Cemal Karanlık
Sayın okurlar, Amazon vesilesiyle, e-kitap satışlarının basılı kitabı geçtiği söyleniyor. Teknolojinin yalancısıyım. Her ne hal ise, bu durum herhalde bizi gün geçtikçe daha çok meşgul edecek.
Geçenlerde maillerde bir video dolaşmıştı hani; müthiş bir yeni buluştan söz ediliyordu: Book. Bu fevkalade iletişim aracı en başta sağlam, kalıcı olmakla, kolay kullanımıyla dikkat çekiyordu.
Esprisi bir yana, bu video pek çok arkadaşımızı -aralarında da Nadir’i- şaşırtmıştı. Ben de ne yalan söyleyeyim, burada bizi şaşırtan, içimizi tuhaf bir kaygıyla dolduran ne var acaba, diye düşünmeden edemedim.
Video, bize şunu söylüyordu: Şu anda, önünüze konan tüm parıltılı nesnelerle birlikte bunlara eşlik eden parıltılı görüşleri de kabul etmekle meşgulsünüz. Ey insanoğlu. Ey gelecek nesil. Doğrusu, size sağlam bir kıyafet ve dille kabul ettirilemeyecek şey yok.
Oysa, bakış açısının değiştiremeyeceği alışkanlık yoktur, değil mi? Hatırlarsınız, Dahası belki onlarca kez izlemişsinizdir/izlemişizdir; Ölü Ozanlar Derneği adlı bir film vardı. Filmin bir sahnesinde edebiyat öğretmenimiz masanın üstüne çıkıp bir süre sınıfı sessiz, hareketsiz izlemişti. Şaşıran öğrencilerini, “bakış açımı değiştiriyorum,” diye yanıtlamıştı. E, doğal olarak, sınıf, başka bir açıdan bakıldığında mutlaka başka görünecekti…
Sözünü ettiğim video, hepinizin zaten izlediğini düşünüyorum, bizim “geleneksel” kitaba başka bir açıdan bakıyordu. Daha doğrusu, onu başka bir biçimde sunuyordu, sunmayı deniyordu. Kitabı iş çevrelerinin, teknoloji çevrelerinin diliyle sunarak bizim için şaşırtıcı bir iş yapmış oluyordu. Böylece “yeni dil”, bin yıllık bir buluşu, daha dün gerçekleştirilmiş gibi gösterebiliyordu. Herhalde “Book”un insanı gülümsetmesinin ardında bu durumun verdiği bir kaygı yatıyor olmalıydı. Nitekim insan yalnızca somut halleri düşünmez.
Kuşkusuz, yeni düşüncelerle bakıldığında her şey yer değiştirir sevgili okur. Ben en çok eskidiği söylenen ve söyletilen kavramlarla ilgili olarak kaygı duyuyorum. Sözgelimi, dikkat edilirse, “demokratik kitle örgütleri” gitti, yerine “sivil toplum” geldi… Tabii bu durumda işler karışıyor, diyelim “örgüt”, bu durumda askerî bir anlam taşıyor. Ama acaba öyle mi? Neden kabul etmeli bunu? Bu tabii örneklerden biri yalnızca, sevgili okur.
Bir örnek de şu: Epeydir değiniyorum, ne ki tartışılsa iyi olur, diye düşünüyorum: Best-seller nedir? Bildiğiniz kötü roman. ABD yine neyse, bu tür kitapları kafasında sınıflamış görünüyor. Peki biz niye hâlâ bu best-seller kitapların üstüne nal gibi harflerle “Türk Edebiyatı” yazıyoruz? Masanın üstüne çıkmak gerekmiyor mu yani?
İlk defa "best-seller" kavramının böyle bir platformda da "kötü roman" olarak ele alındığını görmek sevindirici.
Yeni yorum gönder