Divan Edebiyatı kavramı bir redd-i miras hareketinin çocuğudur esasen. Namık Kemal’in “güzel giyinmiş bir cenazeye” benzettiği “eş’arı kadim” eleştirisi ile başlayan literatürün mantıki sonuçları 1945 yılında Abdülbaki Gölpınarlı’nın Divan Edebiyatı Beyanındadır kitabıdır. Kitap yayınlandığında Ataç tarafından bile ayıplanmıştır.... Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatında da benzer bir dönüşüm ve özeleştiri mevcuttur.

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”. Rakipleri arasında havas edebiyatı, saray veya enderun edebiyatı, skolastik edebiyat, medrese edebiyatı, ümmet edebiyatı, Osmanlı edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı, klasik edebiyat, klasik Türk edebiyatı vardır. Divan Edebiyatı kavramlaştırması yerine rakiplerinden biri seçilseydi yazının başlığı hemen hemen aynı kalırdı. Ali Canip Bey’in (Yöntem) 1924’te yayınlanan Edebiyat adlı ders kitabı Divan Edebiyatı kavramsallaştırmasının köklenmesinde pay sahibidir.
Redd-i miras hareketi
Yalçın Armağan İmkânsız Özerklik kitabında “Divan Edebiyatı” kavramının icat edilme macerasını çok güzel analiz eder. “Divan Edebiyatı” kavramı ve onun şimdi geride kalmış modern rakipleri geliştirilirken geçmişe ilişkin “kabullerden” ziyade o günün konjonktürünün gerektirdiği “redler” göz önüne alınmıştır. “Divan Edebiyatı” kavramı bir redd-i miras hareketinin çocuğudur esasen. Namık Kemal’in “güzel giyinmiş bir cenazeye” benzettiği “eş’arı kadim” eleştirisi ile başlayan literatürün mantıki sonuçları 1945 yılında Abdülbaki Gölpınarlı’nın Divan Edebiyatı Beyanındadır kitabıdır. Kitap yayınlandığında Ataç tarafından bile ayıplanmıştır. (Gölpınarlı bu kitabın yayınlanmasından 31 sene sonra 1976’da “O benim dünümdü” der, “İtiraf edeyim gerçekten ayıptı” dedikten sonra o kitabından dolayı artık ayıplanmamasını rica eder.) Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatında da benzer bir dönüşüm ve özeleştiri mevcuttur.
Prof. Dr. Ömer Faruk Akün’ün İslam Ansiklopedisi için kaleme aldığı “Divan Edebiyatı” maddesi, “ironik” bir şekilde bu kavramsallaştırmayı eleştirir ve “Türlü verileriyle altı asır sürmüş koca bir edebiyatı yalnız divanlara inhisar ettirip onun çok çeşitli eserler verdiği birçok edebi nevi dışarıda bırakan, nesri ise hiç hesaba katmayan bu adlandırışın yanlışlığı kadar yetersizliği de meydandadır.” der. Akün’ün bu kavramsallaştırmaya yönelik bir eleştirisini temellendirmek için “Divan Edebiyatı” dediğimiz yapının Osmanlı’ya mahsus olmadığını Azerbaycan ve Çağatay’da da karşılığının bulunduğu vurgusunu yapar.
20. yüzyıla ait bir kavram “Divan Edebiyatı”. Bu kullanılmasına, tercih edilmesine engel midir? Bu ayrı bir tartışma konusu elbette. Ancak bu kavrama evvelden beri kullanılagelen kadim bir isimlendirme olmadığını fark etmemiz çok önemli.
Kavramların nasıl isimlendirildiğinin tarihçesinin de kavramların kendi tarihi kadar analiz edilmeye ihtiyacı var zira.
Yeni yorum gönder