Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Maceracı Genç Okurlara İki Yeni Dizi



Toplam oy: 141
Genç okurlar için macera dozu yüksek iki seriden söz edeceğiz. Miss Marple’a taş çıkartacak kadar yetenekli olan genç dedektif Nancy Drew’un maceralarının anlatıldığı Nancy Drew Günlükleri bu serilerden ilki. İkincisiyse, bugüne dek milyonlarca okura ulaşan ve bir anda kimsesiz kalan dört kardeşin hayatta kalma mücadelesini eğlenceli bir dille anlatan Vagon Çocukları. Her iki dizi de dünyada bugüne dek rekor satış rakamlarına ulaştı, sinemaya ve televizyona uyarlandı.

Belirli bir yaş grubunu ana okur kitlesi olarak ele alan kitaplar, gerek dünyada gerek ülkemizde halen pek dikkate alınmıyor. Daha doğrusu edebiyatın, kitapların yalnızca yetişkinler için yapılanı ciddiye alınıyor. Çocuk edebiyatı yayıncılığı artık belirli kıstaslar dâhilinde oldukça yetkin bir şekilde yürütülürken, uluslararası yayıncılık literatüründe young-adult olarak tanımlanan, yani “genç-yetişkin” (12 yaş ve üzeri) okuru hedefleyen kitaplar hâlâ oldukça verimsiz bir alana sıkışıp kalmış halde.

 

Tüm popülerlikleriyle dünyayı saran Harry Potter’lar, Narnia Günlükleri serisi ya da Talihsiz Serüvenler Dizisi kitapları bu alanda kuşkusuz ilk akla gelenler. Yine de sormak gerek: Tüm bu istisnaların dışında her anlamda yetkin kaç eser vardır bu yaş grubunu ana okur kitlesi olarak ele alan?

 

Turkuvaz Kitap, daha önce sinemaya ve televizyona da uyarlanmış dünyaca ünlü iki roman serisini Türkçeye kazandırarak, bu hedef doğrultusunda güzel bir adım attı: “Genç Roman” başlığı altında yayınlanan bu seriler, amatör bir genç dedektifin heyecan dolu maceralarının anlatıldığı Nancy Drew Günlükleri ile annelerini babalarını kaybettikten sonra tek başlarına kalan dört kardeşin maceralarını anlatan ve yazıldığı günden bu yana rekor satış rakamlarına ulaşan Vagon Çocukları.

Şimdi bu iki seriyi kısaca tanıyalım…

Nancy Drew Günlükleri 1930 yılından bugüne, her seferinde yeniden ve farklı yazarlar tarafından yeni maceralar eklenerek kaleme alınmış bir polisiye gençlik roman serisi. Kitabın ilk yazarı olan Mildred Augustine Wirt Benson, kendi ismini değil, Coralyn Keene takma adını kullanmış. Sonrasında, onlarca farklı yazar tarafından kaleme alınan yeni kitapların yazarları da bu takma ismi kullanmayı bir gelenek haline getirmişler.
Kuzey Yıldızı’nın Laneti adlı ilk kitabın konusu kısaca şöyle: Amatör dedektiflik yapan Nancy’nin eski bir dostu olan Becca Wright, süperstarlara layık yeni bir yolcu gemisi olan Kuzey Yıldızı’nın gezi müdürü yardımcısı olmuştur. Kuzey Kutbu’na doğru ilk yolculuğuna çıkan gemide garip şeyler olmaya başlayınca Becca, Nancy’nin yardımına ihtiyaç duyar: Gemide bulunan yüzme havuzu mezarlığa dönmüş, çok ünlü bir yolcu tehditler almaya başlamış, görünüşte masum bir mini golf sahası bile tehlikeli bir oyun alanı haline gelmiştir. Bu gizemli yolculuk devam ederken, Nancy ve arkadaşları gemiyi kimin, neden sabote etmeye çalıştığını bulmak için maceradan maceraya koşarlar.
Vagon Çocukları’na gelince, Amerikalı yazar Gertrude Chandler Warner’ın yazdığı serinin ilk kitabı 1924’te yayınlandı. Amerika’da yaşanan büyük işsizlik ve yoksulluk döneminde anne ve babalarını kaybedince kimsesiz kalan cesur Henry, Jessie, Violet ve Benny kardeşlerin hayatta kalabilmek için birbirlerine tutunmalarının ve ormanda unutulmuş bir vagonu kendilerine ev haline getirmelerinin hikayesini anlatan kitap karamsar görünen konusuna rağmen sürükleyici olmayı başarıyor. İlk bölümün sonunda onları bulup yanına alan büyükbabaları ormandaki vagonu da malikanesinin bahçesine taşıtıyor. Böylece dört küçük kahramanımız hem birbirinden eğlenceli maceralar yaşamaya başlıyor hem de birer vagon çocuğu olmayı sürdürüyor. Tabii yardımlaşma duygusunu hiç unutmadan…

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.