Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Nasıl yapmalı da Emek'i yıkılmaktan kurtarmalı?



Toplam oy: 982

 

Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi tarafından gerçekleştirilen “Nasıl Yapmalı?” adlı panel dizisinin ikincisinde Emek Sineması ele alındı. Panelde, Emek Sineması’nın yıkım/taşınma proje ve uygulama süreci, bu süreçte tarihsel verilerin ne kadar dikkate alındığı, kent mücadelesinin önemi konuşuldu. Araştırmacı-yazar Gökhan Akçura, Mimarlar Odası avukatı Can Atalay, sinema yazarı Senem Aytaç ve İKSV Genel Müdürü Görgün Taner yerine İKSV Film Festivali Direktörü Azize Tan’ın konuşmacı olarak katıldığı panelin moderatörlüğünü Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Yard. Doç. Dr. Melis Behlil yaptı.


Araştırmacı yazar Gökhan Akçura'nın Emek Sineması'nın tarihini anlatmasıyla başlayan panelde, projenin hukuki boyutları ve Emek Sineması'nın yıkılmasına karşı verilen mücadele anlatıldı.

 

Akçura, 1884 senesinde inşaa edilen yapıya ait proje görselleri eşliğinde Emek Sineması'nın nasıl kurulduğunu anlattı. 1924 yılında İpekçi ailesinin devraldığı salona, sinemanın iki duvarında yer alan ve şu anda yalnızca çerçevesi duran tablolardaki melek görselleri nedeniyle Melek Sineması ismi verildiğini anlatan Akçura, 1950'li yıllara gelindiğinde Belediyenin para kazanmak için sinemayı Emekli Sandığı’na sattığını ardından sinemanın isminin Emek olarak değiştirildiğini aktardı.

 

 

 

Emek, İstanbul yıkımına karşı olanların simgesi

 


Akçura'dan sonra söz alan Avukat Can Atalay ise hukuki süreçten bahsederek projenin gerçekleştirilmemesindeki en önemli etkenin hala süren protestolar olduğunu vurguladı. Bir çok Uluslararası belgeye göre Emek ve benzeri yapıların yıkılmasının mümkün olmadığını anlatan Atalay, Saray Sineması yerine kurulan Demirören'in de hukuka aykırı olduğunu ve yasayı çiğneyenlerin neden yargılanmadığının soruşturulması gerektiğine değindi.


"İstanbul'daki kamusal alanların, meydanların bugün bildiğimiz anlamda kamusallıktan çıkartılması söz konusudur" diyen Atalay, sinemanın yıkılmasını önlemek için verilen mücadelenin önemini vurguladı: "Emek Sineması, İstanbul'u kaybetmemenin neredeyse en büyük aracı."

 

 

 

"Emek bizim sinema sarayımızdı"

 

 

 

İstanbul Kültür Sanat Vakfı adına panele katılan Azize Tan ise konuşmasında, 1983'ten 2009 senesine kadar film festivaline ev sahipliği yapan Emek Sineması'nın mekan olarak önemine değindi. Yurtdışında yapılan festivallerin “sinema sarayı” olarak nitelendirdikleri bir mekanları olduğunu, kendileri içinde bu mekanın Emek Sineması olduğunu “Bu kadar büyük bir salonu ağzına kadar festival kültürüyle doldurduk” diyerek belirtti.


Tan, en son 2009 yılında kullandıkları sinemanın geçici bir süre için kapatıldığını sandıklarını, projeden bihaber olduklarını anlattı: ""Emek sineması kapandığında binanın yenileneceğini sanıyorduk. Türkiye'de bu tür projeler şeffaf bir şekilde ilerlemiyor. Bu projeler yapılırken bizden fikir alınmış olsaydı olaylar bu noktaya gelmeyecekti.”


Tan, Aralık ayında Emek Sineması'na talip olan, hem SGK hem de Kültür Bakanlığı'na alternatif bir proje üretmek için görüşmek isteyen IKSV'nin projesini yineledi. “Şehrin kültürel belleğinde yer eden” Emek Sineması ve arkasında yer alan yapıların tiyatro, sinema, konser ve galeri alanları yapılarak kültür adasına dönüştürülmesini önerdiklerini ancak olumlu yanıt alamadıklarından bahsetti. Birçok mimarın proje için gönüllü olduğunu belirten Tan, uzun zamandır süregelen protestolara da değindi: “Bunca zamandır süren mücadelenin bir anlamı olmasını istiyorum.”

 

 

Cep sinemaları, sinema kültürünü yansıtmaz

 

 

Film festivali dışında da birçok etkinlik düzenleyen İKSV için mekan bulmanın zorluğunu aktaran Tan'dan sonra Sinema Yazarları Derneği üyesi Senem Aytaç, Emek Sineması için sürdürülen mücadeleyi anlattı. Muhalefete, törenlerde öten borazanlarla başladıklarını ve her yerden insanın biraraya gelerek yarattığı ortak direnişin, insiyatif ya da bağımsız birçok kişinin bir şekilde dahil olduğu "mücadele geleneğinin" önemli olduğunu söyledi: "Bizden işi uzmanlarına bırakmamızı istediler ama üzerinde yaşadığımız kent hakkında söz söyleme hakkımız var. Kent muhalefetini etkisiz diyemeyiz. Emek yalnızca sinema değil, kentin maruz kaldığı yıkıma karşı olanların simgesi." 

16 Nisan'da yapılan bilet yırtma eyleminde, Emek Sineması'nın yıkılmasının ardında "sınıfsal temizlik ve kentteki kültür hayatını yok ederek muhalif sesleri susturmanın" yattığını söylenmişti.

Bu mücadelenin halk için önemli olduğunu belirten Aytaç, "Cep sinemalarının olduğu salonlar sinema kültürünü yansıtmaz" diyerek beraber film izleme deneyiminin kıymetli olduğunu ifade etti.

 

 

Toplantıda, Kamer İnşaat'ın kiraladığı salona yıllardır bakım yapmadığı ve salonun kapalı kaldığı her gün yıkım nedenlerinin güçlendiği kaydedildi.


Toplantıya davet edilen Emek Sineması'nın mülk sahibi SGK, Kültür Bakanlığı ya da Beyoğlu Belediyesi'nin suskun kalması eleştirildi ve yıkım projesinin sahibi Kamer İnşaat'ın toplantıya katılmadığı duyuruldu.







 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.