Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			


Optimist Yayın Dağıtım

Sezgilerin Gücü




Toplam oy: 978

BİLİNÇDIŞININ ZEKÂSI

Bilimin kendisinin bile sezgilere ihtiyacı vardır. Bütün başarılı araştırmacı bilim insanları, bir noktaya kadar sezgileriyle hareket ederler. Çünkü bazen, belli verilere sahip olmak işe yaramaz ve bir hamle yapmak gerekir. İşte o zaman sezgi devreye girer.

                                                                                                                                   Gerd Gigerenzer

Sezgi, insanın kavrayış gücünü aşan Tanrısal bir ses, şans eseri yapılan bir tahmin ya da bilimsel sınırların ötesine geçen altıncı bir his midir? Sezgi, bir dürtüden ve fanteziden daha fazlası olabilir mi? Onun kendine özgü mantığı kavranabilir mi? 

Yakın zamana kadar bu soruların cevabı büyük ölçüde bilinmiyordu; çünkü tanım gereği bu duyguyu yaşayan kişilerin konuyla ilgili pek fikri olmazdı. Ama bir bilim insanı, bu sır dolu kapıyı aralamaya başladı.

İki yıl önce, Outliers’ın yazarı Malcolm Gladwell çok satan kitabı Blink - Düşünmeden Düşünmenin Gücü’nü yayımladığında, tüm dünyadan okurlar, Alman sosyal psikoloji uzmanı Gerd Gigerenzer’in fikirleriyle tanıştılar. Gigerenzer, şimdi kendi kitabını yazdı: Sezgilerin Gücü.

Sezgilerin Gücü, tıpkı bizim gibi kısmen bilgisiz, zamanları sınırlı, gelecekleri belirsiz insanları  içgörülerini dinlemeye davet eden bir kitap. Aklın; bilinçdışına ve göz kararı kurallara dayanarak kendini nasıl uyarladığını anlatan Gigerenzer, gerçek dünyadaki yasaların, mantıksal ve idealize edilmiş dünyanın yasalarından şaşırtıcı derecede farklı olduğuna işaret ediyor. Gerçek hikâyeleri ve psikolojik kavramları bir araya getiren Sezgilerin Gücü, kararlarımızı iyileştirecek olan sezginin ne olduğunu gözler önüne seriyor.

Bilginin en kesin biçimi olan sezgi, Batı düşüncesinde hayatın yanardöner ve güvenilmez bir yanılsaması olarak uzun süre hor görüldü. Profesyonel danışmanlardan oluşan güçlü bir koro, sade vatandaşın kendi salt sezgisine terk edilmemesi gerektiği uyarısında bulundu. Sezgi, beyinlerimiz yerine bağırsaklarımızla ilişkilendirildi ve sokaktaki insanın budalaca hislerine indirgendi. Sezginin; matematiğin ve ahlakın aşikâr hakikatlerini “görmemizi” sağladığını öne süren filozoflara kulak verenlerin sayısı hızla azaldı.

İçgörüyü hayatlarımızdan uzaklaştıran “mantık” ise, elbette aklın edinebildiği pek çok yararlı araçtan sadece biriydi. Uzun süre bedensiz bir idealin sistemi olan mantık, bilgisayar devriminin ardından, insan yaratıcılığıyla rekabet edebilecek bilgisayar programlarının umutla beklendiği zamanlara hâlâ selam duruyor mu bilinmez, ama bugün artık hiç kimse Bach’la aşık atabilecek bir programımız olabileceğini öngörmüyor.

Günümüzde, salt mantıksal açıdan muhakeme hatası gibi görünen bir şeyin, çoğu zaman son derece zeki bir sosyal hüküm olduğu gerçeği yavaş yavaş kendine zihinlerde yer açıyor. Mantık yasalarının kılavuzluk ettiği akıl; genetik, kültürel ve bireysel olarak yaratılmış ve aktarılmış göz kararı kuralları içeren bir uyarlanma alet çantası olarak yeniden konumlanıyor.

Ne var ki, insanın geleceği tahmin ederken mümkün olduğunca çok enformasyon kullanması ve bu enformasyonu en gelişkin bilgisayarlarla desteklemesi gerektiği hâlâ yaygın bir inanış. Bizlere karmaşık problemlerin karmaşık çözümler gerektirdiği öğretiliyor ve içgörü azımsanıyor.

Zihinlerdeki çatışmayı çözecek mantıksal bir formül arayışındakiler, gerekçeler hakkında uzun uzun düşünmenin onları daha az mutlu edecek kararlara yol açabileceğini bilmeliler. Tıpkı bir bisikletin nasıl sürüldüğünü ya da doğal bir gülümsemenin nasıl olduğunu düşünmenin, kendiliğinden bir sürüş ya da gülümseyişten daha iyi olamayacağı gibi. Zihinlerimizin bilinçdışı bölümü, kendi gerekçelerini bilerek, bizsiz―bilinçli ben olmadan―ya da en başından beri zaten bir karar almış olduğundan habersiz karar verebilir.

Belirsizliklerle dolu teknoloji dünyasında güven, modern topluluk içgüdüsünün can damarı. Güven olmadan insanlar arasında işbirlikleri olamayacağı gibi ticaret de olamıyor ve mutlu çiftlerin sayısı hızla azalıyor. Niçin? Benjamin Franklin’in bir keresinde söylediği gibi: “Bu dünyada ölüm ve vergiler dışında hiçbir şeyin kesinliği yok.” Büyük toplumlardaki sosyal belirsizlik, ancak güven duyarak giderilebilecek bir problemdir.
Ve sezgi, çoğu zaman güvenilir bir rehberdir.



GERD GIGERENZER:
Berlin’de bulunan Max Planck İnsan Gelişimi Enstitüsü yöneticisi olan Dr. Gigerenzer, sosyal bilim çevrelerinde, sezgisel düşüncenin doğası üzerine yaptığı devrimsel çalışmalarıyla tanınıyor. Gigerenzer, Chicago Üniversitesinde psikoloji profesörlüğü ve Virginia Üniversitesinde John M. Olin konuk profesörlük yaptı. Birçok üniversitenin onur ödülüne layık görülen Gigerenzer, 1991 yılında Davranış Bilimi Araştırma Ödülü başta olmak üzere, 2002 yılında Yılın Bilim Kitabı ödülünü aldı. Sezgilerin Gücü yayımlandığı yıl Royal Society’nin En İyi Bilim Kitabı Ödülünü, 2008’de Swiss Handelszeitung’un En İyi İş Kitabı Ödülünü kazandı.



Bu kitabı idefix'ten sayın alın

Yorumlar

Yorum Gönder

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.