Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Kulis


Kulis

HEYKELİ SAVUNMAK




Toplam oy: 582

 

Cemal Karanlık

 

Sevgili okurlar, dün akşam yine Nadir arkadaşımızla malum kahvede oturup çaylarımızı içiyorduk. Bir ara Nadir içlenerek yine şu ucube meselesini hatırladı. Eh, ben de ne yazık ki bu tatsız işi konuşmak zorunda kaldım. Şöyle: Ucube, sözlüğe göre, şaşılacak kadar çirkin şey… Malum, son derece yanlış bir inanış var; zevklerle renkler… Fakat, zaten sanatlarda, sözgelimi mimaride güzellikle ilgili gelişme mutlaka tarihsel durumla da ilgili, bildiğiniz gibi. Örneğin Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi, modern bir yapı. Bana göre, çok güzel. Son derece zarif, onca büyüklüğüne karşın göze batmayacak incelikte bir bina. Ama ne yazık ki pek çok okumuş yazmışa göre o bina nedir? Çirkin. En hafif deyimle, özelliksiz. Yani işte resmen dört köşe. 

 

Aldı Nadir:

 

“Cemalciğim, ama bu doğru, AKM resmen dört köşe, küp şeker gibi bina. İki bin senelik İstanbulumuza yakışıyor mu yani nedir istediğin, anlamadım ki!”

 

“Nadirciğim, senin dört köşeyle alıp veremediğin nedir bir kere, sen bana onu söyle. Yani dört köşe güzel değil midir, ki bunu nereden çıkarıyorsun?”

 

“Abicim, öyle ya, bina dediğin süslü olur, böyle kıvrımlar olacak, oymalar, çıkmalar falan, bir kere orada sanat yapılıyor, konserler veriliyor.”

 

“Ee nedir yani, bina dört köşe olunca konserin operanın tadı mı kaçıyor? Kaldı ki burada aslında binanın ne amaçla kullanıldığının hiçbir önemi yok. Ben burada asıl meselenin binanın yeri olduğunu düşünüyorum. Yine de konuşmak istediğim bu değil. Rant kesin. Ama bir de işin güzellik çirkinlikle ilgili bir yanı var, asıl vahim olan o.”

 

“Nasıl yani?”

 

“Yani şu: AKM, mimari açıdan çok güzel. Zaten hükümetimiz çıkıp da binaya çirkin diyene kadar burada bir ucubenin barındığını falan kimse düşünmemiş. AKP, çaktırmadan, belki kendisi de fark etmeden bir estetik tartışma başlatmış oluyor. Nedir o tartışma? Bu bina güzel mi, çirkin mi? Yönlendiriyor. Her kesimden pek çok kimseyi peşine takıyor. Bundan sonra en yakınındaki okumuşa soruyorsun, sanki herkes anlaşmış: Evet, aslında çirkin.”

 

“Ee ne var bunda?”

 

“Şu var: Çoğunluk bugüne kadar modernin ne olduğunu düşünmemiş. Bu nedenle de aslında bu tür konularda ileri sürülecek, savunulacak fikir yok. Fakat burada asıl korkulacak şey şu: Elini kaptırdın mı kolunu alamıyorsun. Ve iş nereye varıyor? Erdoğan bu güzellik meselelerinden anlıyor ya artık, kalkıp Mehmet Aksoy’un heykeline ucube diyebiliyor. Bu durumda AKM’ye çirkin diyenin de heykeli savunacak sözü kalmıyor. Bu, gerici ideolojinin sanat kıyımının nasıl gerçekleştiğini gösteriyor. Heykelin ucube olmadığını söyleyebilecek yüzün olsun istiyorsan AKM’yi savunacaksın. Tabii güzelden anlamak gerek öncelikle. Aklıma Fatih’in yıktırdığı yüzlerce Bizans heykeli geldi nedense. Hayırdır inşallah!”

 



Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Kulis Yazıları

 

 

 

 

Yeni romanınız Empedokles’in Dostları, Novalis’in “Romanlar Tarih’in kusurlarından doğar” sözüyle açıldığına göre, size tarihin hangi kısmı kusurlu geldi ve bu yeni romanınız ortaya çıktı?

 

 

 

 

 

Füruzan Yolyapan Hanım’la 9 yıl önce tanıştınız. Bir sohbetten kitaba giden yolculuğu dinlemek isteriz.

 

 

 

 

 

İlk eseriniz Muhtelif Evhamlar Kitabı’ndaki öykülerin tadı damağımızda kalmıştı ve siz, araya beş yıl gibi uzun bir süre koydunuz. Şimdi Kum Tefrikaları çıkageldi. Geçen sürecin edebi kısmını kısaca anlatır mısınız, neler yaptınız?

 

 

 

 

 

Son bir yıl içinde art arda iki ilginç roman yazdınız. Tarihimizdeki yer almış figürlerin hayat hikâyelerini romanlaştırmayı tercih ediyorsunuz. Sizin açınızdan önemi nedir bu karakterlerin?

 

 

 

 

Şermin Hanım, Deli Tarla’nın ortaya çıkışı, içindeki öyküleri bir araya getirme maceranızla başlayalım isterim…

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.