Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Bir erkek ne zaman özgür olur?

Dennis Lehane, Kanunsuz’da yine sinematografik üslubu ile bir filmin peşi sıra sahnelerini anlatır gibi yazıyor. Yirmi yaşının tüm uçarılığı ile karşımıza çıkan Joe ile, 1926 yılından itibaren Boston’dan başlayarak farklı coğrafyalardaki içki ve suç ekonomisinin tüm bileşenlerine tanık oluyoruz.



Doğmamış kitaplar kütüphanesi

Burası bildiğiniz kütüphanelerden değil. Buradaki kitapları kimse okumaz. Raflarımıza özenle yerleştirilmiş kitaplar yerlerini asla terk etmez. Amacımız, kitaplarımıza ebedi bir istirahat ortamı yaratmak. Bir tür huzurdan kale. Şirket bunu garanti ediyor. Okunmak için yazılmamıştır kitaplarımız. Hatta basılmamışlardır. El yazmasıdır. Yazar defterleridir.



Anlaşılmanın eşiğinden öyküler

Mustafa Orman’ın öyküleri daha önce Notos, Dünyanın Öyküsü, Sarnıç, Yumuşak G dergilerinde yayımlanmıştı.



Dünyanın tüm anaları

Okumuş yazmış, diplomalı, entelektüel tecessüs sahibi, modern dünyayla problemli hatun kişilerden çalışmayı bırakıp anneliği tercih edenlerin yaşadıkları gelgitlerin hikayesinin yazılmasını ne zamandır bekliyorduk. Nitekim, yeni annelik diyebileceğimiz bir hayalet her yanımızı sarmış durumda.



Hitlerkent'te çürümüş bir şeyler var

Bir çiftlik ziyaretinde Stalin'e sormuşlar, nasıl oluyor da sana itaat etmeye devam ediyorlar diye. Stalin, bol yumurtlamasıyla övündüğü tavuklarından birini yakalamış, tüylerini yolmaya başlamış. Cascavlak kalan tavuk, can havliyle bağırarak, olmayan kanatlarının gücüyle bir o tarafa bir bu tarafa koşmuş. Bir süre sonra, Stalin'in elleriyle uzattığı darıyı görünce geri dönmüş.



Toshihiko Izutsu'nun anlamaya çalıştığı ''İşaret'ler

İklim, yalnızca bitkilerin yetişmesinde değil insanın yetişmesinde de belirleyiciliği yüksek bir etmendir denebilir mi? Hikmete müptela olanlardansanız, hoş bir iklimin size sağladığı olanakların gidişatınıza yön vermesi kaçınılmaz bir durum olarak görünüyor. İklim ve soluk, görünüşte olmasa bile çağrışım düzeyinde bir yakınlığa işaret ediyor.



Geçmiş ile bugün arasında sıkışmış kadınlar

Ruhun kanayan yaralarının mürekkebe karıştığı sürecin romantik sancılarına, bu satırları okuyacak kadar mezkûr illetten mustarip herkes aşağı yukarı aşinadır. Kimi zaman hüznümüze kimi zaman da öfkemize yaslanarak, sepya ışığın aydınlattığı saman kağıdın gölgesine, geceler boyu insan olmanın kederinden mütevellit laneti karalarız.



Öbür dünyadan sevgilerle

Yıllar önce öldüm ben ve şimdi bir mezarın arkasından konuşuyorum sizinle. Kısa bir ömrüm oldu, yirmi sene bile sürmedi hayatım; buna rağmen yaşadım, hayaller kurdum, insanlarla tanıştım. Kavgalar ettim onlarla ve ölmüş olsam bile kimse yaşadıklarımı, hissettiklerimi ve öfkemi elimden alamaz artık.



Ruhumuza çöken tortular

Bu sene kış geç geldi. Ancak kasım ayında yaktı Arif Bey kazanı. Bir akşam üşüyorum diye düşünürken baktım kalorifer dilimlerinin sadece üst kısımları sıcak, yarıdan aşağısıysa alenen buz gibi. Evde ilk kışımız, girdisini çıktısını bilmiyoruz apartmanın, emektar kapıcıya sordum haliyle. Efendim, dilimler çok eski olduğu için yıl be yıl içlerinde tortular birikiyormuş.



Zengin kız, fakir oğlan

Türk sineması içinde apayrı bir dünyadır Yeşilçam. Güzel ve masum kızları, yakışıklı ve mağrur delikanlıları, zalim ve zengin babaları, sevecen ve telaşlı anneleri ve çoğu bir filmden diğerine değişmeden gelen mahallelisiyle, her daim hoş geldiğimiz bir komşu evi gibidir.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.