Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
BALKIS
Garbis Cancikyan, Haygazun Kalustyan İş Bankası Kültür Yayınları (12 cm X 21 cm)

//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat ve televizyon arasındaki beslenme kanalları artık hepimizin malumu. Dünya genelinde etki yaratan pek çok kitap aynı hızla sinemaya ya da televizyona da uyarlanıyor artık. Dahası, çoğu kez bu uyarlamalar, dönemin en çok ses getiren dizileri arasına giriyor. Peki gelecek günlerde televizyon ekranlarında hangi edebiyat uyarlamalarını izleyeceğiz?

//php print_r ($fields); ?>
Dublin’de bir pub’dayız, tanıdık birilerinin sohbetine kulak misafiri oluyoruz: Yıllar önce “The Commitments” adlı grubun menajeri sıfatıyla aşina olduğumuz Jimmy Rabbitte, onun mahalleden en yakın dostu ve The Van romanında eninde sonunda batacak bir karavan- restoran işleten babası Jimmy Rabbitte konuşuyor...

//php print_r ($fields); ?>
Biyografik metinlerin çok azı Stefan Zweig’ınkiler kadar “keyif”le okunur kanısındayım. Örneğin Nietzsche’yle ilgili cümleleri, ilk okuduğumdan bu yana hafızamdaki yerini koruyor: “Bir Alpler otelinin altı franklık bir pansiyonunda ya da Ligurya kıyılarında derme çatma bir yemekhane. Kayıtsız müşteriler, çoğu ‘small talk’ denen küçük sohbete dalmış orta yaşlı hanımlar.

//php print_r ($fields); ?>
ZELDA FITZGERALD’IN ROMANI
Therasa Anne Fowler
Doğan Kitap, Çev: Omca Korugan (13,5 cm x 21 cm)
BASKI > 3 yıldız

//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat ile mimarinin kesiştiği noktaya ilişkin sanırım birçok şey söylenebilir. En başta, belli durumlar için kullanılan ifadeler bile bu birlikteliğin boyutu hakkında fikir verecektir.

//php print_r ($fields); ?>
Belki de bu köşenin ele aldığı ilk kitap olmalıydı Burcu Dündar’ın çalışması. Ama Can Yayınları’nın “minikitaplar”ı, hem güncel oluşlarıyla hem de dikkatleri üzerlerine çeken tsarımlarıyla buna izin vermemişti geçen ay!

//php print_r ($fields); ?>
“Başkalarının parka ya da ormana koştuğu gibi ben hep kahveye koşardım”
Thomas Bernhard / Odun Kesmek

//php print_r ($fields); ?>
Çağdaş Japon edebiyatının önemli bir özelliği var. Kendi modernizmini kurup bir yandan onunla hesaplaşırken; korkudan, gerilimden, fantastikten, gerçeküstünden hiç çekinmiyor, bütün bunları edebi olarak reddetmiyor. Bu özelliği onu Türkçe edebiyattan da çok farklı kılıyor şüphesiz.

//php print_r ($fields); ?>
Kent meselesi çoktandır gündemimizde. AB’nin yayımladığı son ilerleme raporunun ilk kez kültürel miras konusuna geniş yer ayırması boşuna değil. Raporda özellikle kültürel mirası korumaya yönelik ciddi adımların atılması gerektiği ve kamuya karşı şeffaf bir süreç yürütülmesinin şart olduğundan bahsediliyor. Kentlerimizde bir şeyler oluyor. Peki nasıl bu hale geldik?
