Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



BirKlasik // Aylaklığa övgü

Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından birisi olan John Steinbeck, 27 Şubat 1902’de Salinas’ta, göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Stanford Üniversitesi’nde okudu ama mezun olamadı. New York’ta gazetecilik kariyeri yapmak istiyordu ama gazetecilikte de umduğunu bulamadı. Salinas’a geri dönmek zorunda kaldı. Yazma tutkusu hep vardı Steinbeck’in.



2009 Yılı Türk Edebiyatı için bir değerlendirme

Her edebiyat ortamının bir açık bir gizli örgütlenme şekli vardır. “Gizli” denilince akla neler neler geliyor. İlk akla geleni, güç-çıkar bileşkesi içinde yürütülen faaliyetler. Kulisler, lobiler, al gülüm ver gülümcüler vb. Bilgi sosyolojisi içinde daha iyi anlayabileceğimiz büyük cemaatler de edebiyatı kendilerine uygun bir şekilde örgütlemeye çalışırlar.



Bir rüyanın sonu

Çok uzun zaman önce, ilk gençlik yıllarımda okumuştum Norman Mailer romanlarını. Çıplak ve Ölü, 1971 yılında Türkçeye çevrilmiş, çeviriler Marilyn Monroe hakkında bir inceleme kitabı ve Geyikli Park ile Körler Körlere Yol Gösteriyor isimli romanları ile sürmüştü.



Lütfen boşlukları doldurmayınız

Hakan Bıçakcı, günümüzde değil de 19. yüzyılda ya da 20. yüzyıl başlarında yazan biri olsaydı, büyük ihtimalle ismini R. L. Stevenson, Maupassant, Giovanni Papini, Washington Irving, Ambrose Bierce gibi büyük yazarların arasında anar; tuhaf, esrarengiz, tekinsiz öykü derlemelerinde yer alan klasik kalemlerden biri olarak kabul ederdik.



Ölüm bizi kavuşturana dek

“Beş parmağın beşi de bir olmaz”mış... Gerçekten de eninde sonunda aynı el ayasına bağlansalar da hiçbiri birbirini tutmaz şu beş parmağın. Gelin biz şunu dört yapalım ve bugün, burada birbirine benzemez dört kardeşten bahsedelim: Paul, Wendy, Jude ve Phillip… Yuvadan çoktan uçmuş bu dört kuşu geri getiren ne olabilir? Tabii ki çoktan öte dünyaya göçmüş bir baba.

 



Fotoğrafla Geçen Bir Ömür

Lisede gittiğim bir fotoğraf sergisinin hayatımı değiştirdiğini söyleyebilirim. NTV’nin “O An” sergisi, Levent’te. O kadar etkilendim ki -özellikle “Gökyüzüne olta atan adam”- heyecandan kitapçıya gidip birkaç teknik fotoğraf kitabı aldım -hiçbirini okumadım. Ama fotoğrafçılığı merak etmeye başlamıştım.



BİR İSTİRİDYE KADAR YALNIZ

Yazma isteminin varoluşsal nedenlerinin kişiden kişiye değişmesinin karşısında yazdığını yayımlatma isteminin nedenleri daha nesneldir kanımca. Kişinin adını, sözgelimi bir dergide ya da kendi yazdığı kitapta görmesinin övüncü pek az şeyle kıyaslanabilir herhalde. Yine de “benim kitabım”, “benim yazım” tamlamaları okumanın, yazmanın kendiliğindenliğine, karşılıksızlığına ket vuruyor kanımca.



HIZ, DEĞİŞİM, SÜREGELEN

“Rüyaların tarihi hâlâ yazılmayı bekliyor [...]. Walter Benjamin (*)



Marina: Zafon'un 'en kendi' romanı

“Sevgili Okur,

Hep inanmışımdır ki, ben, yapıtlarının bazılarını kendi itiraf etse de etmese de, diğerlerinden daha çok seven yazarlar grubuna aitim.

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.