Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
1970'ler, orta okulda olmalıyım, senede bir kaç adet alınan çocuk kitapları yetmiyor, evdeki sınırlı sayıda kitaba da sıradan girişmiş durumdayım. Bernard Malamud'un Kiev'deki Adam’ı da bunlardan.

//php print_r ($fields); ?>
Kitapçıya girdiğimde, zarif kapağıyla ilgimi çeken Kelime Defteri'nin, çok kıymet verdiğim bir yazarın, Nazan Bekiroğlu'nun kaleminden çıktığını görüyorum. Bekiroğlu, hayatın penceresinden gördüğü manzaraya bakmaya bizleri de tebessümle davet eden bir yazar. Elbette bu nazik davete icabet etmek gerekir...

//php print_r ($fields); ?>
Sağlığında yazdığı hiçbir şeyin yayımlandığını göremeyen Fransız aforizmacı Joseph Joubert'in bugün bildiğimiz birçok özlü sözü bulunuyor, ancak bir tanesi var ki, sık ve nitelikli kitap okuyanların aklından hiç çıkmaması gerekiyor: "Bir eserin sonu, daima başlangıcını hatırlatmalıdır." Joubert haklı; bir romanın son sözcüğünü okuduktan sonra ilk yaptığımız, öykünün başlangıcını yeniden yaşamak

//php print_r ($fields); ?>
Jean-Christophe Grangé bir önceki romanı Sisle Gelen Yolcu’da bizi kahramanımızın benliğinin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor, adeta matruşka gibi sürekli açtığı ve özüne ulaşmaya çalıştığı kahramanının gerilimli macerasını anlatıyordu. Kalın ama sıkıcı olmayan bir romandı bu.

//php print_r ($fields); ?>
Serhat Poyraz'ın ilk romanı Şehristan Rivayetleri ilk satırından son satırına kadar yazarın harcadığı emeği hissettiren romanlardan.

//php print_r ($fields); ?>
Modernizmle ilişkisi dışsal olanların, kendi dinamikleriyle yolları çakışmayanların ya da geç çakışanların onunla olan macerası da kaçınılmaz olarak çalkantılıdır. 21. yüzyılın ilk çeyreğinin ortasında hâlâ her biri diğerinden farklı kavramlar olan modernizm, modernite ve modernleşmeyi birbirine karıştıran entelektüellerin olduğu bir düşünsel iklimde yaşıyor olmamız da bunu kanıtlamaz mı?

//php print_r ($fields); ?>
William Sutcliffe’in kaleminden çıkan Duvar, tam olarak bu sınırın üzerine kurulmuş bir roman. 13 yaşındaki Yeşu ise bu sınır üzerinde ileri-geri hareket eden kayıp bir genç. Hikaye, günün birinde Yeşu’nun -aslında pek hazzetmediği arkadaşı Davut ile oynarken- topunun bir harabenin bahçesine kaçmasıyla başlıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Özlediğimiz ve bugün son derece yapay biçimde şehirlerin sağına soluna kondurmaya kalkıp gülünç duruma düştüğümüz mahalle kültürünün, biraz hoyrat ama hep samimi bir ortamı vardı. Oraların, yazılı olmayan kuralları ve dilden dile dolaşan tarihi söz konusuydu.

//php print_r ($fields); ?>
Selim İleri; ilk cümlesini okuduğunuz andan itibaren kendine çeken üslubu, dokunduğu her şeyi sevdiren dili, şiire dahil olan lirik betimlemeleri, yan yana duygusu uyandıran tanıklıkları ve neredeyse okumaya yetişemeyeceğiniz üretken yazarlık hayatı ile kitaplarının peşine düşüren, edebiyatımızın özel ve önemli bir yazarıdır.

//php print_r ($fields); ?>
Gençler için düzenlenen ödüllerin çok nadiren iyi şair çıkardığına inanıyorum. Ne de olsa şiir bir var olma mücadelesidir ve bu mücadelede sizi öyle hemen ödüllendirmezler. Ayrıca ödüller aykırı isimlerin yaşam bulmasına yardım etmez, aksine, yerleşik şiirden yana tavır alındığından bu organizasyonlar doğaları gereği risk almayan, tehlikesiz ve uslu şiiri ödüllendirir.














