Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Şiir okumayı hep zor bulmuşumdur. Karşınızdaki görece kısa ancak bütünlüklü bir edebiyat metnidir. Eser bir iki sayfa ve birkaç dakika içinde bitince esere saygılı bir okur olarak ne yapmak gerekir? Hiçbir şey olmamış gibi bir yenisine geçmek nedense bana ayıp gelmiştir. Kitabı kapatıp kenara koymak da okumayı seven bir insan için keyfin bölünmesi anlamına gelir.

//php print_r ($fields); ?>
Neil Gaiman, global dünyanın çoksatar yazarlarından biri. Epik dile olan hâkimiyeti, hikaye evreni kurabilme ustalığı, aktüelle mesafesi ve ölçülü muhalifliğiyle de uzun yıllar popülerliğini koruyacak, öyle anlaşılıyor. Genç kalabilen veya genç okura hikayeler anlatabilen bir yazar. Fantastik edebiyatın içinde kalarak korku türünün popüler referanslarını kullanıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Gençler için düzenlenen ödüllerin çok nadiren iyi şair çıkardığına inanıyorum. Ne de olsa şiir bir var olma mücadelesidir ve bu mücadelede sizi öyle hemen ödüllendirmezler. Ayrıca ödüller aykırı isimlerin yaşam bulmasına yardım etmez, aksine, yerleşik şiirden yana tavır alındığından bu organizasyonlar doğaları gereği risk almayan, tehlikesiz ve uslu şiiri ödüllendirir.

//php print_r ($fields); ?>
Yorgunuz. Kimi azıcık dürtsek, kısacık bir gündelik selamlaşmanın hemen altından dev canavarlar başını uzatıyor. İçlerimiz karanlık. “Bu da geçer,” demek hiç olmadığı kadar zor. Bir ülke dolusu insan kaynayan bir kazanın içinde çırpınıp duruyoruz. Üstelik sadece bugünün şartlarından, bugün içinden geçtiğimiz dönemin ağırlığından değil.

//php print_r ($fields); ?>
İsviçreli bilim insanı Albert Hofmann, ünlü bir ilaç firmasının laboratuvarında "çavdar mahmuzu" adlı bir mantar üzerinde çalışıyordu. Elde ettiği sentezi önce kendi üzerinde denemeye karar veren Hofmann, sürecin tamamlanmasını beklemeden laboratuvardan ayrılıp bisikletine atladı ve evine doğru yola çıktı.

//php print_r ($fields); ?>
“‘Günlerden bir gün, bir sabah’, kendimi yine toplama kampında buluyorum. (...) Dörtlü sıralar halinde yürüyoruz. Bir subay uzun bir bambu değnekle bizi hizaya sokuyor. Önce nazik davranıyor, derken birden korkunç bir şekilde küfretmeye başlıyor. Yoklama için sıraya giriyoruz. Subay hâlâ bağırıp çağırıyor, ama vurmuyor.

//php print_r ($fields); ?>
Ekmek Fabrikası Tanrıçası Fulya Özlem'in Pan Yayıncılık tarafından yayımlanan ilk kitabı. Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten sonra aynı bölümde yüksek lisansını tamamlayan Özlem, akademik kariyeri bir yana, aslında bir müzisyen. Şarkıcılığı ve söz yazarlığı ile hitap ettiği dinleyicilerine öyküleri ile okurlarını da katıyor şimdilerde.

//php print_r ($fields); ?>
Birçok edebiyatçı intiharı temalaştırıp yazı ve şiirlerinde kullanmış ama bazıları onu metnin dışına taşıyarak bizzat tecrübe etmiştir. Ölümün sınır uçlarında gezinen ve kendi iplerini kendi kalemleriyle çeken bu edebiyatçılar yazdıkları metinlerle, arkalarında bıraktıkları notlar ve şiirlerle boğazda kalan bir düğüm gibi atılıyor hayatın sayfasına.

//php print_r ($fields); ?>
Sistemle bütünleşik siyasi partilerde çalışmak, bu partilerden herhangi bir düzeyde aday adayı olmak her vatandaşın üstesinden gelebileceği bir iş değildir. Siyaset denizindeki o zorlu yolculuğu kısa yoldan aşabilmenin tek bir yolu vardır: Siyasetin sizin ayağınıza gelmesi. Kamuoyunda ismi bilinen, kariyer, şöhret sahibi bir insansanız tepeden inme şansınız olabilir.

//php print_r ($fields); ?>
Yüzyıl sonra tarihçiler bugünkü Türkiye’nin hikayesine bir isim koymakta zorlanmayacaklar sanırım: Nefret çağı. Hepimiz nefret çağı çocuklarıyız. Üstüne üstlük, böylesi sâri bir nefretin telef ettiği topraklarda hemen her kesim kendi bireysel ya da kabilesel krallığını/beyliğini ilan etmek suretiyle niyetini açık etmekten imtina etmemektedir.
