Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Öfkeli kalabalıktan uzakta

Yüzyıl sonra tarihçiler bugünkü Türkiye’nin hikayesine bir isim koymakta zorlanmayacaklar sanırım: Nefret çağı. Hepimiz nefret çağı çocuklarıyız. Üstüne üstlük, böylesi sâri bir nefretin telef ettiği topraklarda hemen her kesim kendi bireysel ya da kabilesel krallığını/beyliğini ilan etmek suretiyle niyetini açık etmekten imtina etmemektedir.



Yüzyıllık perdede canlanan mazi

Yazar Serkan Türk'ün hazırlıkları iki yıl süren Yüzyıllık Perde adlı kitabı, Türk sinemasının yüz yıllık mazisine nazire eden son dönem çalışmalardan biri. 53 şair ve yazarın seçtikleri filmlerden oluşan kitap, bu anlamda okuyucular için de bir 100. yıl armağanı niteliğinde. 

 



Jonas Chuzzlewit: Bir baba katilinin portresi

Babaya yönelik öfkenin, psikolojik söylemin bir parçası haline gelmeden önce, edebiyatın en kritik temalarından biri olarak pek çok yapıtta kendisine ses bulduğunu söyleyebiliriz: John Milton’ın “Kayıp Cennet”inde Cennet’te Tanrı’ya hizmet etmektense Cehennem’e hükmetmeyi yeğlediğini söyleyen ve anlatının başlangıcında beliren Şeytan’ın, şiirde kitabın yazıldığı geç on yedinci yüzyılda, Kral Bi



“SON”, filmlerde olur

Monika Maron'un romanı Uçucu Kül, sosyalist ve demokratik olduğunu iddia etmesine karşın, aslında totaliter olan bir sistemin falsolarını görmezden gelemeyen, toplum içinde yüksek sesle savunamayan, dolayısıyla dünyanın geri kalanına karşı meşrulaştıramayan; düzen için kısa vadede uyumsuz, uzun vadede hain, gazeteci Josefa Nadler'in hikayesini anlatıyor.



Karanlık ve kederli

Şiir okumayı hep zor bulmuşumdur. Karşınızdaki görece kısa ancak bütünlüklü bir edebiyat metnidir. Eser bir iki sayfa ve birkaç dakika içinde bitince esere saygılı bir okur olarak ne yapmak gerekir? Hiçbir şey olmamış gibi bir yenisine geçmek nedense bana ayıp gelmiştir. Kitabı kapatıp kenara koymak da okumayı seven bir insan için keyfin bölünmesi anlamına gelir.



Gölgelerinden kurtulabilir mi insan?

Gölgesi, insanı bir ömür takip eder, hiç bırakmaz peşini. Gün ışığı çekilince kurtuldum sanır ondan. Ama ne ki her yeni gün doğumuyla birlikte peşindedir yine. Kimileyin hemen yanı başında, kimileyin arkasında, kimileyinse önü sıra uzayıp gider. Varlığını mütemadiyen hissettirir. Derken kendi gölgesine yabancılaşır insan. Çünkü gün gelir, başka gölgeler düşer kendi gölgesinin üzerine.



Güzel şiir

Şiir sanatıyla, sanat olarak bir alıp veremediği yok Birhan Keskin’in. Şiirin, bir sanat olarak, olanaklarından (ki bu şimdiye kadar kazanılmış ve yerleşmiş, dolayısıyla klişeleşmiş olanaklardır aynı zamanda) memnun ve bu olanakların yarattığı imkanlar Birhan Keskin’in bir şair olarak kendisini ve dünyayı anlatmasına yetiyor. Anlatmak yerine dışa vurmak demek isterdim.



Uyuyan adam vakası

“‘Günlerden bir gün, bir sabah’, kendimi yine toplama kampında buluyorum. (...) Dörtlü sıralar halinde yürüyoruz. Bir subay uzun bir bambu değnekle bizi hizaya sokuyor. Önce nazik davranıyor, derken birden korkunç bir şekilde küfretmeye başlıyor. Yoklama için sıraya giriyoruz. Subay hâlâ bağırıp çağırıyor, ama vurmuyor.



"Çevrilemez" olduğunuz kadar...

James Joyce’un efsanevi Finnegans Wake kitabı, yakın bir zaman önce Finneganın Vahı ismiyle Aylak Adam Yayınları tarafından Türkçede yayımlandı; Umur Çelikyay’ın çevirisiyle. Ama bir tercümeyle değil, “terscüme”yle karşı karşıyayız. 

 



Öykücülüğümüz adına başarılı bir çıkış

Yeni kuşak öykücülerden 1987 doğumlu Gökhan Yılmaz’ı Lacivert, Öykü Teknesi, Melantis, Kül Öykü, Dergah, Yeniyazı, Özgür Edebiyat, Kitap-lık ve Notos gibi dergilerde yayınlanmış olan hikayelerinden t

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.