Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Bundan birkaç yıl önce özel bir üniversitede “Benliğim Ne Kadar Benden?” başlıklı bir nöropsikofelsefe sempozyumu olmuştu. (Burada öncelikle başlığın cazibesine kapıldığımı itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum.) Psikanalist Bella Habip, “Psikanaliz Kuramları İçinde Benlik Kavramının Serüveni” başlıklı bir konferans vermişti.

//php print_r ($fields); ?>
Polisyeler, diğer türlerden farklı olarak okuru bir bulmacanın peşinde sürükler. Okur, sürüklendiği maceranın nereye varacağını öğrenmenin arzusuyla sayfaları merakla ve heyecanla çevirirken dedektifin yakaladığı her ayrıntı, okuru önceki sayfalarda kaçırdığı yere geri döndürür.

//php print_r ($fields); ?>
Norveçli yazar Karl Ove Knausgaard, 21. yüzyılın en çok konuşulan yazarlarından biri. Kavgam serisi birçok dile tercüme edildi ve kısa sürede çok satanlar listelerine girdi. Knausgaard’un hatırı sayılır bir hayran kitlesi de oluştu ve hatta adına “Knausgaard-mania” denen bir çılgınlık bile türedi.

//php print_r ($fields); ?>
“Üçüncü dünya edebiyatı” kavramıyla ifade edilmek istenenlerden birisi, Batı edebiyatının merkezinden uzakta yetişen edebiyatçıların eserlerindeki yenilik ve çeşitliliktir. Bu yenilik ve çeşitlik -Cortázar, Márquez ya da Borges’in kitaplarında olduğu gibi- genellikle hafıza, hakikat ya da zaman gibi temaların ele alınış biçimindeki yenilik ve çeşitliliğe atıf yapar.

//php print_r ($fields); ?>
Başka yerde nefes aldı hep

//php print_r ($fields); ?>
Ebubekir Eroğlu, son dönemin en iyi ve önemli şairlerinden biridir demek yetmez; büyük bir şairdir o. Özellikle yeni yayımlanan kitabı İçkale onun bu gerçeği, şiirinin zirvesine çıkarak mühürlediği bir kitap.

//php print_r ($fields); ?>
Üzerinden kara bulutu eksik olmayan, baharın epeydir uğramadığı bir memlekette yaşadığımızdan ve okuduğumuz kitaplar bu toprakların güncel fenalıkları ile muhatap olduğunda, tuhaf bir okurluk deneyimi yaşattıkları aşikar.

//php print_r ($fields); ?>
Bazen her şey gün gibi ortadadır, alman gereken kararlar, atman gereken adımlar, orada dimdik karşında duruyordur, kaleciyle aranda bir tek top vardır, vursan kesin goldür ama sen durursun. Bazen aylarca, bazen yıllarca, bazen bir ömür. Topa basmak resmen varoluş biçimin olur. Beklersin. Bir şeyi. Gökten yere bir şeyin düşmesini. Seni omuzlarından tutup sarsmasını.

//php print_r ($fields); ?>
Çocuklar neden çizgi roman okuyor? Her hafta koşarak, kapışarak aldıkları çizgi romanlarda neler anlatılıyor? Bu kostümlü maskaralar nasıl oluyor da bu kadar seviliyor? Amerika’da süper kahramanların altın çağı sayılan 1938-1949 yılları arasında pek çok bürokrat ve eğitimci bu soruları soruyor, korkuyor ve endişe ediyordu.

//php print_r ($fields); ?>
Çocukken, ergenken, hatta zaman zaman yetişkinken sevginin gücünü anlatan hikayeler dinleriz. Benim çocukkenki sevgi hikayem dedemin yaşadığı gerçek bir olaydı. Dedemi tanıma şansım olmadığı için annemden dinlemiştim. Dedem annesi yerine koyduğu anneannesinin ölüm haberini aldığında, yaşadıkları yerden uzakta, daha büyük bir nahiyede ortaokulu okuyormuş.
