Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
İspanyol yazar Enrique Vila-Matas yola gazeteci olarak çıkmış, hem de dünyaca ünlü şahsiyetlerin röportajlarını çevirerek. İlki bir Marlon Brando röportajıymış. Genç Vila Matas, editörüne İngilizce bilmediğini söylemeye utandığı için, oturup hem soruları hem de cevapları yazmış. Uydurmuş anlayacağınız.

//php print_r ($fields); ?>
İsmail Karakurt’un dördüncü şiir kitabı Çiçekli Yazma’yı değişik hislerle okudum. Dokuz yıl sonra gelen bir kitap Çiçekli Yazma. Simurg, Mahrem Mecazlar ve Çocukluğum Bir Çocuk kitaplarından sonra Karakurt, sözünü ve hayatını yoğuran inceliklerin içinden konuşmaya devam ediyor bir bakıma.

//php print_r ($fields); ?>
Gerçek okuma, bilincin kendini ötekileştirme tehlikesinden uzakta, kendi varlığını olumlayan, ona inanan ve her şeyden önemlisi kendiliğini değerli gören bir bilincin edimine dönüşmeli.

//php print_r ($fields); ?>
Daktilolar, ilham veren bir yazı aleti olma özelliklerini yitirdiler sanki son yıllarda. Daktilo ve plak gibi nesneler, hispter’lıkla, nostalji ya da retro düşkünlüğüyle bir tutulmaya başlandı; ilham için basit bir kalemin yeterli olduğu görüşü giderek daha çok hakimiyet kazandı. Kaleme silgiye ulaşmak basit, onları yanımızda taşımak zahmetsiz; üstelik ses de çıkarmıyorlar...

//php print_r ($fields); ?>
Vladamir Nabokov, 1899 yılında St. Petersburg’da dünyaya gelmiş. Çocukluğu, asırlardır süren çarlık rejiminin sarsılmaya başladığı günlerde geçmiş. Burjuva bir ailenin çocuğu olarak iyi bir eğitim almış ve erken yaşlarda İngilizce öğrenmiş. Liberal düşünceleri benimseyen babası, Bolşevikler ile Çar Nikola arasındaki çekişmede dönemin diğer aristokratları gibi Çar’dan yana tavır almış.

//php print_r ($fields); ?>
Parlak simalar, köşe taşları, takımyıldızları, bir kuşağın son temsilcileri, koşumlarını bir dönemin ülküsüne bağlamış olanlar, reformistler... Edebiyat tarihi içerisinde gezinmek böyle bir geçit töreni izlemekten farksızdır çoğu kez.

//php print_r ($fields); ?>
Cemal Süreya, şiire başladığım yıllarda en çok okunan şairlerden biriydi. Bunda biraz da şiirlerinin her kuşakta ayrı ayrı yorumlanmasına yol açacak derecede çok sesli olmasının ve renkli kişiliğinin de payı var. Yine de Cemal Süreya doksanlı yıllarda özellikle şiire ilgi duyanların çok etkilendikleri bir şairdi.

//php print_r ($fields); ?>
Tatil sona erdi, okullar açılıyor; şehirler eski nüfuslarına kavuştu, yeni dizilerin ilk bölümleri görücüye çıkıyor, iddialı filmlerin fragmanları birer birer dönmeye başladı… Yayınevlerinden kitapçı raflarına doğru olan akışın hızı da “normale” dönmeye başladı; ne de olsa eylül ayı, yayıncılık sektörü için de bir “yeni sezon” başlangıcı kabul edilir.

//php print_r ($fields); ?>
Kavramların ve tanımlamaların çoktan buharlaşıp yok olmaya yüz tuttuğu 21. yüzyılda, “Türkçe Edebiyat-Türk Edebiyatı-Yerli Edebiyat” isimlendirmelerinden hangisini kullanmanın doğru olduğu tartışmaları da halen sürüyor. Aslında bu tartışma, içerisinde birçok soruyu barındırıyor: Kullanılan dil midir bir eseri var kılan sadece? Edebiyatı dil ile sınırlamak ne kadar doğrudur?

//php print_r ($fields); ?>
Bazen düşünüyorum da acaba okuduğumuz kitapların, hemen kolayca ulaştığımız bilgilerin kıymetini biliyor muyuz? Ya da daha doğru bir ifadeyle bu bilgilere ulaşmak için geçmişte türlü sıkıntılarla karşılaşmış, bunun için canlarını feda etmiş insanlara layık bir hayat sürüyor muyuz?
