Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Kimselere benzemeyen

Kimselere benzememek, farklı olmak zordur. Hele de ergenliğe yeni adım atan bir çocuksanız… Ağzına kadar kıpkırmızı domateslerle dolu bir kasadaki tek turuncu portakal gibi hissedersiniz kendinizi. Üstelik neden herkes kırmızıyken sizin turuncu olduğunuzu da bilemezsiniz, anlayamazsınız. Tek bildiğiniz, diğerleri gibi olmadığınızdır ve bu size içten içe acı verir.



Tuhaflıklar silsilesi ve öteki meselesi

Hakan Bıçakcı’yı okuma kılavuzu minvalinde bir kitapçık olsa elimizde; rüya, kabus, tuhaflık, muğlaklık, fantastik, korku, yalnızlık, gerçeklik algısı, klostrofobik mekanlar, distopya ve yabancılaşma ana maddelerini oluştururdu şüphesiz.



Cevaplarına ulaşamayan soruların öyküsü

Urdu edebiyatının en önemli öykü yazarlarından Saadat Hasan Manto’nun öyküleri aracılığıyla, Hindistan’da yaşanan bölünmenin oluşturduğu kimlik sorunlarına uzaktan da olsa tanıklık ediyoruz.



Han Duvarlarından Zindan Duvarlarına: Faruk Nafiz Çamlıbel-II

Faruk Nafiz, Türk edebiyatında gelecek zamanlara ulaşmada en büyük handikap olarak dildeki hızlı değişimi görüyordu. Tanıdığı edebî şahsiyetler arasından kimlerin “istikbale intikal edeceği” sorulduğunda “İsim olarak pek çok, fakat eser olarak pek az...” dedikten sonra değişen dile dikkati çekiyor, “Zaten bizdeki nesillerin başını yiyen lisanımızdaki kararsızlıktır.



Karlı bir gecede bir romanı uyandırmak

Hamdi Koç'un Yalnız Kaldınız, Peyami Bey! romanı uzun, karlı ve ölüm sessizliğinde bir geceyi alabildiğine uzatıyor. Bir romandan da bunu beklemez miyiz: Yani zamanı, mekanı, olayları genişletmesini, derinleştirmesini ve giriftleştirmesini. Hamdi Koç da bunu yapıyor; zamanın alabildiğine yavaşladığı karlı bir geceyi uzatmayı tercih ediyor Peyami Bey'de.



Daha güzel bir dünyanın mümkün olduğuna olan inanç

Karlar Eridiğinde, Willo adlı bir çocuğun “kendi sesini bulmasının” öyküsü. 14 yaş ve üzerine hitap eden roman, bir yaş dönümü öyküsü gibi okunabiliyor fakat aslında “çocuk” olmanın mümkün olmadığı bir dünya resmediyor. Açlıktan ölen bebeklerin, derisi yüzülmüş cesetlerin ve işkenceye uğrama ya da donarak ölme ihtimalinin köşebaşında beklediği bir yer burası.



Charlie Chaplin kimdir?

İsmi çok aşina kimi ünlüler, haklarında en az şey bildiklerimiz olabiliyor. 20. yüzyılda doğmuş olup da Şarlo ismini duymamış olan var mıdır; üstünden dökülen takım elbisesi, şapkası, bıyığı ve koca pabuçları ile yarattığı Tramp tiplemesine şu veya bu şekilde rastlamamış olan? Peki kimdir Charlie Chaplin? Mesela nerelidir? Evet, cevabınız...



Çok daha farklı olabilirdi ama olmuyor

Kuzey Japonya'da yaşayan Aynu halkını duymuş muydunuz? Ayıların neredeyse şeref konuğu muamelesi gördüğü bu toplumun en ünlü ritüeli günümüzde kaybolmaya yüz tutmuşsa da, şaşkınlık yaratmayı sürdürüyor. Kış sonlarında kaçırılan bir bebek ayının bir kadına verilmesiyle başlayan bu ritüel, ayının büyük ihtimam ve sevgiyle büyütülmesini, şımartılmasını kapsıyor.



''Ömür, Temmuz Güneşine Maruz Kalan Kardır''

Bir deste gül ne işine yarar

Onun yerine, gel benim gülistanımdan bir yaprak al

Gül ancak beş altı gün yaşar

Bu gülistan daima ter-ü tâze durur

(Sâdi)

 



Eskiyle yeni arasında, hiçbir yerde

Kitapların, işaret ettikleri dönemi aydınlatan ve –kurmaca bir yapı içinde olsa da– toplumsal olayları, onların yankılarını ve bireyler üzerindeki etkilerini kayda geçiren ve geleceğe taşıyan bir değeri var.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.