Dosya Arşivi

Dosya
Çağdaş Avusturya Edebiyatı'nın en önemli isimlerinden biri olan Ingeborg Bachmann şairliği ve romancılığı yanında iyi bir öykücüdür de. Daha çok şair olarak tanınan, Malina romanı ile ün yapan Bachmann; öykünün de nitelikli, kalıcı örneklerini vermiştir.

“Sonuçta gölgesiz bir güneş neye yarar ki? Tokmaksız bir çan gibi!”
(Carl Gustav Jung, piposunu indirir, yuvarlak çerçeveli gözlüklerini alnına yerleştirip tebessümle konuşmaya başlar.)

Yazın ince gömlekler, kışın kalın paltolar değil yaz kış şiir vardı vitrinde. Adam boyu kartonlara yazılırdı, çocuk eli boyunda harflerle. Önünde adamlar ve kadınlar birikirdi. Satılmazdı, satın alırdı ruhları şiir. Yeter ki bütün varlıklarıyla baksınlar vitrine. Gecenin camına böyle taş atılırdı. On beş günde bir değişirdi vitrin. Kolluk kuvvetleri gelmezse tabii.

Türkiye’de spora, özellikle de futbola, toplumun geniş kesimlerince ne büyük bir düzeyde ilgi duyulduğunun tartışılması herhalde beyhude olur. Spor takipçisi, başta birinci futbol ligi olmak üzere gerek domestik (yerel) müsabakalara, gerekse Avrupa ya da dünya çapındaki büyük turnuvalara bir boş zaman aktivitesinden öte yaklaşıyor.

2020 Nobel Edebiyat Ödülü, her ne kadar seçme şiirleri yıllar evvel şair-yazar Güven Turan tarafından dilimize kazandırılarak Türk okuruyla buluşsa da pek de hatırlanmayan, ABD’li şair Louise Glück’e verildi.

Polisiye edebiyatın okuru cezbeden en önemli yönlerinden biri, cümleler, satırlar, sayfalar boyu körüklenen merak duygusuysa, bir diğeri de yazarın zekasına saygı duyulmasını sağlayan, zeki dedektiflerdir.

Put meselesi, insanın bu hayatta güçlü ya da yenik oluşunu belirleyen, kadın erkek ilişkilerinden çocuk yetiştirmeye, iş hayatından özel hayata, zihin dünyasından kalbî dünyaya kadar hemen her sürecini şekillendiren, mutluluğunu huzurunu etkileyen çok yönlü ve çok katmanlı bir konu. Bu yüzden Ahmet Turgut’un Put adlı kitabını duyunca hemen almak, okumak istedim.

İki dünya savaşı arasında geçen yıllar, buhranların yanı sıra kültürel hareketliliklere de sahne olmuştur. Savaş meydanları ve ideoloji arenalarında cereyan eden mücadeleler, suretleri değişse de sonraki dönemlerde yansıma bulurlar. Bu hareketlerin yoğun bir biçimde gözlemlendiği Fransa’da siyasi ve ideolojik tutumlarıyla öne çıkan şahsiyetlerden birisi de Roger Garaudy’dir.

İtalyan Rönesansı’nın Kısa Tarihi’ni görür görmez almamın sebebi, salgının başından beri “Batı Sanatı Tarihi” hakkında hayli kafa yormamdı. Kapakta Botticelli’nin çok meşhur bir resmine yer verilmiş: “Venüs’ün Doğumu”.

Romanda realizm denilince ilk akla gelen iki isim: Honoré de Balzac ve Gustave Flaubert. Sadece realizm noktasında buluşmaz bu iki büyük romancı. Romanlarında işledikleri konular da birbirine benzer. Hayat ve insana tutumlarında da benzerlikler bulabiliriz. Balzac’ın iddialı tutumu herkes tarafından bilinir.
