Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
661. Aya hiç gitmediğim varsayımımda nasıl yanılabilirim?

//php print_r ($fields); ?>
Hayaller ve düşünceler sonsuzluğa dair olabilir. Bir şeyi düşlemek ya da düşünmek sonsuz gelebilir. Oysa hayat, günlerimiz; hep sınırlı, hep sonlu. İnsan varoluşuna dair her şeyin bir sonu var. Mutlulukların, üzüntülerin, aşkların, tutkuların, alışkanlıkların, hayatın... Marcel Proust oldukça gençken yazdığı öykü kitabında en çok bunu söylüyor sanki: Günler biter, hazlar biter.

//php print_r ($fields); ?>
Cennettin Dibi ve Cehenneme Övgü kitaplarıyla en azından bir kuşağın ezberini bozmuş olan Gündüz Vassaf, bir söyleşisinde Mostar Köprüsü’nün yıkılışından sonra halkın üzüntüsünü şöyle anlatıyor: “Adını hatırlamadığım bir yazar, ‘Aramızdan kardeşlerimiz, annelerimiz, babalarımız öldürüldü.

//php print_r ($fields); ?>
Ölümcül bir duyguyu akla uygun hale getirip vahşete estetik, tereddüde saldırgan canlılar yakıştırmak ve zaaflara profesyonellik katmak uzun zamandır kapitalizmin tekelinde. Seri katillerin seri üretimini düşünelim mesela. Kelimeler bile belirleyici: Doğan insana 'bebek', ölen insana 'ceset' diyoruz; anlamı ayırırsak hangi sözcük daha sevimli?

//php print_r ($fields); ?>
“Bu garip bir metadır, çünkü nesne değildir. İşgücü yetisine, sadece üretim sürecinde hayatı tükenen insanlar sahiptir. Rahimde geçen dokuz aydan sonra beslenmeli, giydirilmeli, eğitilmeli ... cinselliği tatmin edilmeyip dindirilmeli, gece vardiyasından sabahın sekizinde de dönse yemeği hazır olmalıdır.

//php print_r ($fields); ?>
Ayaklarının Altındaki Toprak, bu yıl okuyacağınız en ilginç birkaç romandan biri olacak, buna şüphe yok. Bir benzeri daha olmayan bir metinle karşı karşıyayız. Toni Morrison’un ‘küresel roman’ sıfatıyla tanımladığı, 800 sayfayı aşan bu Rüşdi kitabı, referansları bütünüyle popüler kültür tarafından belirlenmiş bir dünyada geçiyor.

//php print_r ($fields); ?>
"Zaman geçiyor ama herkesin fark edeceği kadar bariz, saldırganca değil. Hatta şöyle: Zaman geçiyor ama benim için değil." (Mavi Geceler, Joan Didion)

//php print_r ($fields); ?>
Kasırgasıyla evleri başımıza yıktığında, depremleriyle taş üstünde taş bırakmadığında, önüne geleni yanına katan selleriyle sokaklarımızda gezdiğinde o; vahşi doğadır. Nimetlerinden yararlandığımız, seyrine doyum olmaz manzaralarıyla kendimizden geçtiğimiz, içimize huzur verdiği, verimli topraklarıyla, zamanlı yağmurlarıyla bizi kutsadığındaysa doğa ana. Çünkü kabul edelim, benciliz...

//php print_r ($fields); ?>
Romanda modernist çıkışın bir tür “poke,” dürtme eylemi olduğu söylenebilir. O ana kadar okur rahat koltuğunda içeceğini yudumlarken -çok da çaba sarf etmeden- yazarın onun için gözlemlediği ve aktardığı her şeyi, yine yazarın belirlediği bir biçimsel formatta (bir varmış bir yokmuş formatından nitel olarak pek de farklı olmayan) keyifle okur.

//php print_r ($fields); ?>
Çağdaş Latin Amerika edebiyatının en önemli temsilcileri arasında sayılan Roberto Bolano’nun –her anlamda- dev eseri 2666 şubat ayında Türkçeye çevrilmişti. Her anlamda dev eseri derken hem içeriğini hem de 1000 sayfalık fiziksel hacmini kast ediyorum. Zaten bu hacim nedeniyle roman hakkında yazmayı biraz geciktirdim.
