Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Devrimci Yol'un öyküsü

Bu yazının potansiyel okuyucularının çoğunluğunun doğum tarihi 1980 sonrası olmalı. Bizim kuşağımızın hayatında belirleyici bir rol oynayan 12 Eylül darbesinin onlar için ne ifade ettiğini düşünmeye çalışıyorum. Benim doğumum da hemen 1960 darbesinin ertesinde olduğundan, empati kurabilmek için gençliğimde 1960'ı nasıl düşündüğümü anımsıyorum: Uzak, bilinmeyen, tarihte kalmış bir zaman...



Yalnızlığa övgü

Cem Selcen, yeni romanı Tek Kişilik Din’de, polisiye bir kurgu kullanarak yalnızlık üzerine felsefi bir tartışma açıyor. Diğer romanlarında da kullandığı bu kurgu, hikayeye biraz lezzet ve heyecan katmak için.



İki yazar, iki detektif

İki yazarın birlikte kaleme aldıkları roman sayısı azdır. Daha baştan deneysel bir metin üretildiğini düşünürsünüz. “Kırmızı Balık Cinayeti”ni okuduğunuzda, düşüncenizde haklı olduğunuzu anlayacaksınız. Andrea Camilleri ve Carlo Lucarelli’nin 2005 yılında bir belgesel çekimi için biraraya geldiklerinde doğmuş böyle bir polisiye yazma fikri. 

 



Bir bozkır ve Wittgenstein: Masumlar!

 

Kuzey romanındaki bükümlü dili ve şiir-masal-felsefe karışımı örgüsüyle bir müddet önce kendisine yol açan Burhan Sönmez, şimdi Masumlar adlı romanıyla dilini iyice güçlendirir. Bozkırın ufuk açan ve modern metropolün ufuk kıran boylamlarını, farklı ülkeler ve kişiler bağlamında harmanlar; titiz bir dil zanaatına el atar.

 



Hem kurban hem zalim Markiz De Sade

Markiz, tarihin gölgesinde kalmış, ikincilleştirilmiş kadınların hikayelerini kurmacalaştırarak onlara söz hakkı tanıyan, bir kadın olarak yaşadıkları öznel deneyimi aktarmaları için alan açan Sibylle Knauss’un dilimize çevrilen ilk romanı.



Gazozcu Mevlüt’ün oğlu Ercan…

Tatsız hikaye kotanı doldurduğunda bazen, öyle bir şey çıkıveriyor ki karşına, “Ya tamam, üzülme bu kadar,” diyor anneanne elleriyle sırtını pışpışlarken.



Eşiklerde tereddütlü bir dil cambazı

“Unutuş galip gelecek, nesnenin yazıya dökülmemiş öyküsü yitip gidecek seninle birlikte. Yalnızca bunun için bile değmez mi yazmaya bu önemsiz ayrıntıları?” Evet, sorumuz bu. Cevabı ise Ali Teoman’ın Öykü Uçları’nda gizli. O büyük unutuşun iştahla uzattığı ellerini Ali Teoman “çok çok kısa öyküler”le savuşturuyor.



Ya içindesindir kışlanın ya dışında...

Aile nedir? Bir savaş neden çıkar? İnsan neden asker olur? Paolo Giordano'nun Daha Yolun Başındasın romanının Egitto adlı karakterinin zihninde bu sorular dolanıyor. Yanıt bulamadığı bu soruları zihninden silmek için her gün bir antidepresan hapı yutuyor Egitto, çünkü o, genç yaşta orduya girerek Afganistan'ın Gülistan bölgesine gönderilen bir asker.



Benjamin Çılgınlığı

Bizde düşünce dünyamızın ayrıntılarını sorgulayacak, aykırı, yaratıcı çalışmalara pek az rastlanıyor. Bunun nedeni hem edebiyatımızın, hem denemeciliğimizin baştan beri (modern Tanzimat yapılanmasından beri) biraz fazla “ciddi” kurgulanmış olması olabilir. Doğru fakat fazla ciddi bir yapılanmadır bu.



Modern cazın ressamı

“Alto-saksafon ve yeni çağın cazı”, “savaş sonrasının yeni caz stili” gibi meselelere kafa yormuş, üzerine kitaplar yazmış “çok bilmiş” bir caz eleştirmeni ile merceğindeki caz dâhisi...

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.