Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Her Kadın Bir Rus Şaire Aşık Olur

Bu kitabı ne zaman, ne sebepten aldığımı bilmediğime göre muhtemelen bir idefix siparişi içine kendiliğinden girivermiş kitaplardan biridir herhalde. Bir yıla yakın süre arabanın bagajında birkaç “ihtiyaç halinde bulunsun” kitaplarından biri olarak dolandı durdu. Sonra on beş gün önce yazlıktan eve dönerken Salinger biyografisi okuyordum ama biyografi okumak bir süre sonra doğaldır ki sıktı.



İnce İşlenmiş bir Minotor labirenti

Bulgar yazar Georgi Gospodinov’un Hüznün Fiziği romanı açılırken Pessoa’ya, Gaustin’e, Borges’e, Augustinus’a, Flaubert’e, Eliot’a ve Hemingway’e selam veriliyor. İlk işaretleri almış oluyoruz böylece. Roman ilerledikçe anlıyoruz ki selam verilen her yazarın üslubundan, tarzından biraz biraz var aslında bu romanın çatısında.



Resim değil, fotoğraf

Çizgisiz kağıda düz başlayan ama aşağı doğru kayan satırlar gibidir hayat. Birçoğumuz, o günleri bir kere olsun kaydırmadan, hayallerin ve beklentilerin rotasından çıkmadan yol almak isteriz. Fakat hayat mutlaka çizdiğimiz rotadan çıkar. Harun Candan’ın kaleme aldığı Hayalname de böylesi bir rotadan çıkış hikayesi işte.



İyi niyetli bir yolname

''Seni kirpiklerimle öldürürüm diyen yar
Aman sakın durmasın öldürürse öldürsün''
 

Hafız Divanı

 

 



Buz gibi bir distopya

Buz’u elime alıp okumaya başladığımda neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. İngiliz yazar Anna Kavan’ın herhangi bir eserini daha önce okumamıştım, ama Everest Yayınları bu kitabı modern klasikler dizisine almıştı.



Hah: Dünyanın hal-i pürmelali

Birgül Oğuz’un Hah’ı bir yası mevzubahis ediniyor. Ama bu bir yas günlüğü değil. Bir ağıt da değil. Yasla hem kişisel hem de toplumsal bünyedeki yaralarla baş etme çabasının ürünü. Yasa deva bulmak değil mesele, o yasla yüzleşmek ve üzerine gitmek.

 

 



Küçük insanların savaşı

Hans Fallada’nın son romanı Herkes Tek Başına Ölür, Ahmet Arpad çevirisiyle Everest Yayınları’nca Türkçeye kazandırıldı. İlk olarak 1947’de yayımlanan Herkes Tek Başına Ölür, gerçek bir olay üzerinden yola çıkarak Nazi Almanya’sındaki faşizme karşı çıkmaya çalışan Quangel çiftinin samimi ve tehlikeli hikâyesini anlatıyor.

 

 



Buyurun yazın sofrasına

Edebiyatı veya edebiyat tarihinde yer etmiş ürünleri yemekle; yazarlarını da aşçılıkla eşleştirmek, nereden bakarsanız bakın ilginç bir yaklaşım.



İshak’ın sineması

"İçimde o bilinen üçlemenin, –gitsem... gitmem gerek... gidiyorum– yani kararların en yumuşak ve kesin olanının yankısını duydum. Artık başka ne yapabilirdim? Masaya eğilmiş, lamba ışığındaki resimlere bakan dalgın çocukların yıllarca biriktirip durdukları o kıvamlı duygu içime doluyor (…)" (Onat Kutlar, Çatı)

 



Bülbülü öldürmek, ikonları yıkmak

3 Şubat 2015’te edebiyat dünyası için tarihi kabul edilebilecek bir haber aldık: 1960’ta yayımlanan Bülbülü Öldürmek romanının ardından sessizliğe gömülen Harper Lee'nin bir başka romanı bulunmuş, yayımlanması için yazarın izni alınmış ve kitap yayınevinin yolunu tutmuştu.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.