Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
1980 doğumlu Nermin Yıldırım, genç yazar kuşağının gelecek vaat eden isimlerinden; daha önce Unutma Beni Apartmanı (2011) ve Rüyalar Anlatılmaz (2012) adlı romanları yayımlanmıştı. Her iki romanında da geçmiş ile bugün arasında gidip gelen ve geçmişteki yaşanmışlıkların bugün üzerindeki etkisini işleyen hikayeler anlatıyordu.

//php print_r ($fields); ?>
Benim ortaokul lise yıllarımda Türkiye’de en tehlikeli görülen fikirler, bizi ülkenin çağdaşlaşma ideallerinden en çok uzaklaştıracağı düşünülenlerdi. Hâlâ öyle mi, bilmiyorum. Ama bu yöntemin tutmadığını, bizim en çok onların tehlikeli dedikleri fikirleri benimsediğimizi biliyorum.

//php print_r ($fields); ?>
Thomas Bernhard, sistemle kavgası olan, ülkesi ve insanlarına açıkça kin besleyen –ve bunu her fırsatta dile getirmekten çekinmeyen- muhalif kişiliğini, geleceğe karşı umudu kalmamış bunalımlı, karamsar ruh halini romanlarına, kendine özgü tahrip edici üslubuyla yansıtır.

//php print_r ($fields); ?>
"Biz kendimizi, kendi köyümüz dışındaki her yerde rahat sayan huzursuz insanlarız.” Cesare Pavese.

//php print_r ($fields); ?>
Terk edilmek filmlere konu olacak bir cinayete yol açabilir: Ancak buradaki terk edilmek, birinin sizi bırakıp gitmesi kadar ‘basit’ değildir; terk, tüm hayatınızı kaplayan, dışarıdan size dayatılmış bir fizyolojik gereksinime dönmüştür adeta.

//php print_r ($fields); ?>
Bir görüşe göre, insanlık halleri sınırlıdır. Üzerlerine yazılanlar da eninde sonunda benzeşirler. Bu yüzden benim de ilgimi hikâyelerin konusundan çok, metnin diğer özellikleri çeker. Aynılık ile özgünlük, ikiz kardeştirler. Konu bileşenini ihmal ettiğinizde, hikâye edilen asıl şey, metni yazanın, aynılık ya da özgünlük, konfor ya da emek arasında yaptığı seçim, yani yazma tutumu olur.

//php print_r ($fields); ?>
Ağır ahşap kapıyı olanca gücümle itiyorum. Kapının üzerine asılmış küçük çıngırak gelişimi haber veriyor ev sahibine. Tezgahın ardındaki orta yaşlı, pos bıyıklı adam başını okumakta olduğu gazeteden kaldırıyor ve göz göze geliyoruz. Gözlükleri burnunun ucuna doğru hafifçe kaymış, bana gözlüklerinin üzerinden bakıyor. "Yakını göremiyor herhalde," diye düşünüyorum.

//php print_r ($fields); ?>
1 Kasım 1972 sabahı Milan'daki Piazza Santa Babilia'nın mermer bloklarına şöyle bir tablet asılmıştı: ''Ezra Pound öldü. USURA'ların istila ettiği dünyada faşizmin tarafını seçen adam.'' Davit Heyman, Pound üzerine hazırladığı kitabında yer verdiği bu tabletin son cümlesi faşist şairin en başından beri bildiğidir: ''Ezra Pound yaşıyor.'' 87.

//php print_r ($fields); ?>

//php print_r ($fields); ?>
Görememek, gözlerini kapatmak yahut bir engel olarak körlüğün yanına, görme eylemini hiç tadamamanın sonucu bu duyunun bir/birkaç nesil sonra tamamen yitirilişini de eklemek gerekebilir ileriki zamanlarda. Görmek doğal ve istemsiz olduğu kadar bir arzu, bir merak, bir ilgi eylemidir çünkü.
