Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Sihirbazlığın zamanı değil

Etgar Keret’i ne yazık ki biraz geç okudum.



Uzaklık Yaralar Yakınlık Yorar

Ali Işık üçüncü öykü kitabını neşretti: Uzaklık Yaralar. Özellikle ikincisine göre bu kitabının postmodern uygulamalar anlamında daha “seyrelmiş” olduğunu gördüm. Görece daha serbest, daha sade bir anlatıma sahip Uzaklık Yaralar.

 



Aynasını yutan kitap

Mimetik sanat anlayışı, sanatçının eserini inşa ettiğinde doğayı ve dolayısıyla dünyayı taklit etmiş olduğunu söyler. Platon’a göreyse nesneleri taklit eden sanat, zaten idealar aleminin bir gölgesi olan dünyayı kopyalayarak kendini değersizleştirmiş, “gölgelerin gölgesi” pozisyonuna düşürmüştür.



Çok sıradan çok çaresiz

Raymond Carver için ölmekte olan bir edebi türü canlandırmayı başaran sayılı çağdaş kısa öykü yazarından biri deniliyor. Parası olmayan insanların geçim derdinden kurtulamadığı, hayatın dokusuna sinmiş monotonluktan kaçamadığı, çok iyi bildiği bir evreni anlatıyor. Kolay değil, on dokuz yaşında evlenmiş, yirmi yaşında iki çocuk babasıymış!



Biraz eğlence zamanı

Çocuk ile hayal gücü arasında nasıl bir arkadaşlık olabilir: Basit bir söyleyişle, çocuk zaten hayal gücünün sonucu değil midir? Yani çocuk, hayal gücünün merkezinden gelmiştir dünyaya ve hayal ile güç arasında bir denge unsurudur. Güce dayanan hayalin sadece çocuğa teslim edildiği tek gezegen dünyadır.



Ekmek kavgasında kardeş kıydığımız can bizim

"İş Cinayetleri Almanağı, hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizin herkes gibi öyküleri olduğu ve artık aramızda olmadıkları gerçeğinin unutulmaması temennisiyle hazırlandı. Umut ediyoruz ki bu çalışmanın, artmaya devam eden iş cinayetlerinin meydana gelmemesine bir nebze de olsa katkısı olur." (Adalet Arayan İşçi Aileleri, İş Cinayetleri Almanağı 2012, Giriş Bölümü)

 



İyi Romanlar Kötü Filmler

“Anlatacak hikâye bulmak için kitapları ve dergileri inceleyen yönetmenler sağlıklı balıklarla dolu hızla akan bir akarsuyun kenarında yaşayıp sardalye konservesi yiyen insanlar gibidir.”* Abbas Kiyarüstemi bu harika cümlede sinemanın en kestirme ve güvenli kaynağını işaret ediyor. Sanatsal üretim sürecinde konu ya da idea aranan bir şey değildir, zaten bulunmuş olandır.



IRAK’IN KALBİ’NE GEÇ KALINMIŞ BİR YOLCULUK

Emin er-Reyhani anlatıyor:
“Kendisine teşekkür borçlu olduğum birisinin anlattığına göre; bir gün Kerh yönünde, Maude Köprüsü yakınında, nehir kenarındaki bir kahvehanenin hemen altında balık tutan bir balıkçıya sormuş:



Pirzola olmaktan kurtulan domuz

Hayvanlar dünyasına ilk giren edebiyatçıların başında La Fontaine gelir; onun yaptığı, esas itibariyle, Doğu masallarında çok önceden başlayan bir yöntemi alıp Batı tarzında yorumlamak olmuştu.



Taşra nedir, ne değildir?

Hatırlıyorum, iki sene önce berbat sıcak bir yaz günüydü. Bir arkadaşımla “Taşra ve Edebiyat” sempozyumuna gidiyorduk. Tabii ki yolda “Bu havada taşra sıkıntısı çekilir mi?” türünden şeyler söylüyorduk. Gitmesek mi? Yok bir gidelim, sıkılırsak çıkarız. Malum, taşra denilen şeyi -bilhassa da 90 sonrası yeni Türkiye sineması denilen şey aracılığıyla- kafamıza “sıkıntı” diye işlediler.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.