Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
İnsan beyninin biyolojik yapısını inceleyen bilim dalıyla (neurosience[1]) insanın psikolojisini inceleyen Psikanaliz arasında bir diyalog kurmaya kalkmak yakın zaman kadar son derecede zor, hatta boşuna bir çaba olarak görülüyormuş. Özgürlüğün Biyolojisi kitabının yazarlarının bir arkadaşı, bu çabayı “bir balinayla kutup ayısını çiftleştirmeye” benzetmiş.

//php print_r ($fields); ?>
Ecnebi, efemine, elitçi, Sultan Hamitçi diye ötelenmiş Nahid Sırrı Örik. Yaşadığı dönemde hak ettiği değeri görmemiş. Çoğu romanı tefrika olarak kalmış, basılmamış. Yazdıkları, Türkçe Edebiyatı böldüğümüz dönemlere ait ve makbul bulunmayarak kanon dışı bırakılmış, unutulmaya terk edilmiş. Biz onu sonradan keşfediyoruz.

//php print_r ($fields); ?>
"Kol kırılır, yen içinde kalır." Dışarıdan reklam filmlerindeki kadar mutlu mesut görünen ailelerin "içini bilemezsin" denilen içi deşildiğinde, karşımıza çıkanlar, yine bu güzel atasözümüze işaret eder. Burjuva olsun, işçi sınıfı olsun bütün aileler Tolstoy'un Anna Karenina'sının efsanevi başlangıç cümlesi gibidir.

//php print_r ($fields); ?>
Marcel Proust’un şaheser romanı Kayıp Zamanın İzinde’sini okuyanlar onun yalnızca kendi yaşamını anlatmadığını, aynı zamanda kültür ve sanata da ne kadar düşkün olduğunu fark etmiştir. Ancak Proust, bu ilgisini sarih bir şekilde aktarmaz. Düşkünlüğün okur tarafından keşfedilmesini ister. Hiçbir zaman açıktan söylemez ama ona göre şeytan ayrıntıda ve yorumda gizlidir.

//php print_r ($fields); ?>
Adı üstünde “Yitik Ufuklar”... İngiliz yazar James Hilton’ın en ünlü eseri, 20.

//php print_r ($fields); ?>
Yetenek, birikim, deneyim, mesele... Yazarların sahip oldukları bu değerler doğrultusunda ömürleri boyunca kurdukları metinler, zamanın ruhunun neresine düşeceklerini, gelecek günler için de geçerli olup olmayacaklarını, okurların raflarında ve akıllarında ne kadar yer tutacaklarını ve kişisel hayallerini ne ölçüde gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceklerini belirler.

//php print_r ($fields); ?>
Konusuna edebiyat çevrelerinde geçen sohbetler aracılığıyla ufaktan da olsa vakıf olduğum Mehmet Eroğlu’nun Fay Kırığı Üçlemesi’nin üçüncüsü olan Rojin’e başladığımda, itiraf etmeliyim ki -illaki yapılmıştır diye-bir tarafın propaganda emarelerini aradım. Kitap bittiğinde ise kendi adıma keskin bir taraflılıkla karşılaşmamış olduğumu söyleyeyim.

//php print_r ($fields); ?>
19. yüzyılın sonlarına doğru edebi bir tür olarak şekillenen “western,” haydutları, kovboyları, kanun adamlarını veya kanun kaçaklarını başrollere taşıdığı öykülerde, beyaz adamın vahşi doğayı ve o toprakların yerlilerini nasıl alt ettiğini, beyaz adamın beyaz adama karşı mücadelesinde ise ilkeli ve onurlu olanın nasıl galip geldiğini anlatıyordu.

//php print_r ($fields); ?>
Sosyal ağlar hayatımıza girdiğinden beri belimizi doğrultamaz olduk; bir an ayrı kaldığımızda kakalak misali ne yapacağımızı şaşırmaya başladık. Üstelik zorla bile vermeyeceğimiz bilgileri, sosyal ağ uğruna altın tepside sunmakta da herhangi bir sakınca görmedik. Peki, nedir bizi bu kadar açık seçik olmaya iten şey?

//php print_r ($fields); ?>
Türkçeye geç çevrilmesi nedeniyle yeterince tanınmayan Andrey Beliy, Rus edebiyatının en önemli yazarları arasında sayılır. Beliy’i bu payeye eriştiren en önemli eseri ise kuşkusuz Senfonileridir.
















