Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Hınzır satirist

Stanislaw Lem'i, 20. yüzyıl Batı “uygarlığı”nın hedef tahtasına yerleştirip ıskaladığı dâhiler listesine yazabiliriz. Bir yandan kendisinin bile farkında olmadığı Yahudi kökeni nedeniyle Nazilerin hedefi olacak, öte yandan 2. Dünya Savaşı sırasında Polonya'nın Sovyet işgali sırasında “burjuva”lığı nedeniyle Politeknik'te eğitim yapmasına izin verilmeyecektir.



Sözcüklerin efendisi: Andrey Beliy

Türkçeye geç çevrilmesi nedeniyle yeterince tanınmayan Andrey Beliy, Rus edebiyatının en önemli yazarları arasında sayılır. Beliy’i bu payeye eriştiren en önemli eseri ise kuşkusuz Senfonileridir.



Batı, Doğu’yu neden hep kaybeder?

Adı üstünde “Yitik Ufuklar”... İngiliz yazar James Hilton’ın en ünlü eseri, 20.



Sözcükler, şarkılar ve şiir

Mother, Brother, Lover adlı kitabının Sunuş kısmında böyle demiş Jarvis Cocker. Kendisine ait şarkı sözlerini bir araya getiren kitap, geçen yılın sonuna doğru yayımlandı.



İyi Romanlar Kötü Filmler

“Anlatacak hikâye bulmak için kitapları ve dergileri inceleyen yönetmenler sağlıklı balıklarla dolu hızla akan bir akarsuyun kenarında yaşayıp sardalye konservesi yiyen insanlar gibidir.”* Abbas Kiyarüstemi bu harika cümlede sinemanın en kestirme ve güvenli kaynağını işaret ediyor. Sanatsal üretim sürecinde konu ya da idea aranan bir şey değildir, zaten bulunmuş olandır.



Üçüncü sayfa haberinden romana

"Kol kırılır, yen içinde kalır." Dışarıdan reklam filmlerindeki kadar mutlu mesut görünen ailelerin "içini bilemezsin" denilen içi deşildiğinde, karşımıza çıkanlar, yine bu güzel atasözümüze işaret eder. Burjuva olsun, işçi sınıfı olsun bütün aileler Tolstoy'un Anna Karenina'sının efsanevi başlangıç cümlesi gibidir.



Zuckerberg'in suçu ne?

Sosyal ağlar hayatımıza girdiğinden beri belimizi doğrultamaz olduk; bir an ayrı kaldığımızda kakalak misali ne yapacağımızı şaşırmaya başladık. Üstelik zorla bile vermeyeceğimiz bilgileri, sosyal ağ uğruna altın tepside sunmakta da herhangi bir sakınca görmedik. Peki, nedir bizi bu kadar açık seçik olmaya iten şey?



Türden türe yetenekli Bay Ishiguro

Yetenek, birikim, deneyim, mesele... Yazarların sahip oldukları bu değerler doğrultusunda ömürleri boyunca kurdukları metinler, zamanın ruhunun neresine düşeceklerini, gelecek günler için de geçerli olup olmayacaklarını, okurların raflarında ve akıllarında ne kadar yer tutacaklarını ve kişisel hayallerini ne ölçüde gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceklerini belirler.



Özgürlüğün Biyolojisi

İnsan beyninin biyolojik yapısını inceleyen bilim dalıyla (neurosience[1]) insanın psikolojisini inceleyen Psikanaliz arasında bir diyalog kurmaya kalkmak yakın zaman kadar son derecede zor, hatta boşuna bir çaba olarak görülüyormuş. Özgürlüğün Biyolojisi kitabının yazarlarının bir arkadaşı, bu çabayı “bir balinayla kutup ayısını çiftleştirmeye” benzetmiş.



Çok basit: Ölmek ya da öldürmek!

Konusuna edebiyat çevrelerinde geçen sohbetler aracılığıyla ufaktan da olsa vakıf olduğum Mehmet Eroğlu’nun Fay Kırığı Üçlemesi’nin üçüncüsü olan Rojin’e başladığımda, itiraf etmeliyim ki -illaki yapılmıştır diye-bir tarafın propaganda emarelerini aradım. Kitap bittiğinde ise kendi adıma keskin bir taraflılıkla karşılaşmamış olduğumu söyleyeyim.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.