Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Hikaye hayattan büyüktür

Hikaye anlatıcılığına kafa yoran, hikayenin edebiyatın türcü doğasının ötesinde, gündelik hayatın tam da ortasındaki esaslı yeri üzerine düşünen her türlü esere merakım büyük. Hikaye olmasaydı, dünya nasıl bir yer olurdu? Yeryüzünde cereyan eden herhangi bir şey, hikaye edilmeseydi neye benzerdi?



Bir cinayetin ve bir toplumun anatomisi

İzmir yakınlarındaki bir Bektaşi dergâhında işlenen cinayetten yola çıkarak yüzlerce yıllık din ve mezhep kavgaları ile Osmanlının son demlerindeki etnik ayrılıkların siyasi ve toplumsal sonuçlarını işleyen Lamekan, gerçekten zengin bir tarihi geri plana sahip.



"Hayat Schubert’ten ve yalnızca Schubert'ten ibaretti"

"Müziğin kavramları yoktur, öneriler ileri sürmez, imgelerden, simgelerden, dilden yoksundur. Temsil gücü yoktur. Dünyayı anlatmaz…" Zihnimizde gezinen ve adının "müzik" olduğunu bildiğimiz yeryüzü dilinin, nasıl olup da yaşamımızı bu denli kuşatabildiği sorusunun elbette tek bir yanıtı olmayacaktır.



Bir büyülü gezgin olarak Leskov

“9. dereceden memur Kovalev bir sabah uyandığında burnunu yerinde bulamaz.” Böyle bir açılış cümlesiyle karşılaştığınızda, Rus edebiyatından müthiş bir eserle karşı karşıya olduğunuzu bilirsiniz. St.



Devrim saatinde Nietzsche

Bir devrimi nasıl ayırt ederiz? Efendilerin köle, kölelerin efendi olacağı sıradan bir tersyüz etme hareketi, bir muhafız değişikliği mi? Yoksa büyüsünden arındırılmış bir dünyayı yeniden büyüleyecek kolektif bir düşün aktüaliteye ulaştığı kestirilemez bir atılım mıdır söz konusu olan?



Yetim kalmasınlar diye...

Bellek yanıltır insanı. Otobiyografiler yanlıdır; ama an'ların kozları eşittir. Güzel, iyi, kötü, korkunç, can yakan, acı veren, mutlu eden, baş döndüren, heyecanlandıran, pişmanlığa batıran, suçluluğa gömen, vicdan azabına sürükleyen, öfkelendiren, orgazm yaşatan an'ların hepsi de boşlukta yer kaplar. Hepsinin hayatta bir karşılığı vardır.



Bağzı kelimeler çok güzel!

Gezi, ülkedeki taşları yerinden oynatan geniş çaplı bir toplumsal hareket olarak, uzun süre herkesten ve her şeyden rol çaldı.



Heyhat, zavallı ve muhteşem Yorick!

Bugün roman, öykü yayımlayan ve onun kitaplarını okuyarak yetişen yazarlar kuşağı; Salman Rüşdi'ye dil felsefesi ve retoriğe yönelik angajmanlar gibi olumlu özellikler kadar, popüler kültürle fazla yakın bir sevecenlik ilişkisi gibi daha az olumlu alışkanlıkları da borçlu.



Portekiz filmlerinin perdeleri

Oğuzhan Yeşiltuna, biçimsel denemeleri ile edebi mekanın (kağıdın) sosyo-psikolojisi için yeni anlamlar arıyor. Sıradan bir noktalama ve biçemle, yeni bir söz söylemek elbette mümkün değil. Oğuzhan Yeşiltuna bunu çoktan biliyor belli ki. Kendi kurallarıyla, sınırlarıyla, sınır dışılıkları ve oyunlarıyla yazıyor.

 



Bir büyük yaratıcının kişisel cehennemi

Milan Kundera, Roman Sanatı’nda Hermann Broch'tan büyük bir övgüyle bahseder. Onun roman macerasını belki de en fazla etkileyen isimdir Broch. Öte yandan, çağdaşı Yahudi aydınlara göre de şanslıdır; Nazilerden ucuz kurtulmuştur. Zengin bir fabrikatörün oğlu olarak, mesela Robert Musil gibi yoksulluk çekmemiş ya da Walter Benjamin gibi kaçmak için çok geç kalmamıştır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.