Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Keiji Nakazawa, Amerika Birleşik Devletleri’nin, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişini ilan eden atom bombası dehşetinin ilkini Hiroşima’da, 6 Ağustos 1945’te ailesiyle birlikte yaşadı.

//php print_r ($fields); ?>
Bir yazar için halihazırda içinde yaşadığı çağı anlatmak; insan ilişkilerini, sanatı, siyasi arenayı, gündelik hayatı, aşkı, aileyi kapsayan büyük yozlaşmayı ve içi boşalan her şeyin ortasında gittikçe daha eksik bir mahlukata dönüşen insanı anlamak hiç kolay değil. Çektiğin ağrıyı unutup, mustarip olduğun hastalığı anlamaya çalışmak gibi bir şey bu.

//php print_r ($fields); ?>
Atilla Birkiye’nin edebiyatımızın konu ve izlek bakımından en istikrarlı yazarlarından biri olduğu kanısındayım; çünkü otuz yıl aşkın aşk’ı yazıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Ödön von Horváth Tanrısız Gençlik romanında, o çağın pek çok yazar ve entelektüeli gibi, faşizmin yol açacağı felakete, bireysel ve toplumsal çöküntüye dikkat çekiyor.

//php print_r ($fields); ?>
"Batılı olmayan kültürlerde, kendileri tarafından aktif olarak iletilen ama yetersiz biçimlendirilmiş bir modernleşmenin sonucunda, sekülerleşmenin ve dünyagörüşsel çoğulculuğun zorlamalarından kaçamazlar.

//php print_r ($fields); ?>
Tüm modernizm ve modern hayat "tahmin edilebilirlik, tanımlanabilirlik, sayılabilirlik, nitelenebilirlik, belirlenebilirlik" üzerine kurulmuşken, modernizmin ve aydınlanmanın getirdiği kültürel değişimin hızı, bir tür travma yarattı. Rasyonel birikim, kendi karşı-bakışını üretti: Canavarlar, sisli ormanlar, hayaletler, vampirler, kurt adamlar, tüneller, şatolar, kaleler, dolunaylar...

//php print_r ($fields); ?>
Kuzey ülkelerinin edebiyatı yakın zamana kadar Türkiye’de fazla tanınmıyordu. Bunun ilk nedeni çeviri güçlüğü ise, ikincisi İsveç, Norveç, Finlandiya ve Danimarka edebiyatlarının tıpkı coğrafyaları gibi Avrupa’nın kıyısında kalmasından, bir tür taşra sayılmalarından olmalı. Ancak son yıllarda polisiye edebiyatındaki hızlı gelişme, İsveç ve Norveç edebiyatlarını dünya ölçeğinde tanıttı.

//php print_r ($fields); ?>
Tarih, kurmaca mıdır yoksa gerçek mi? Eğer kurmacaysa, hayal gücümüzün sınırlarıyla mı belirlenir çizgileri? Peki ya gerçekse, o zaman kimin gerçeğidir söz konusu olan? Tarihi yazanların mı yoksa tarihe yazılamayanların mı?

//php print_r ($fields); ?>
İskoç yazar Jenni Fagan, Panoptikon adlı romanına iki epigrafla başlıyor. Bunlardan ilki, geleneksel bir halk türküsünden: “Bazen kendimi annesiz bir çocuk gibi hissederim.” Romanın adı okurlarda farklı çağrışımlar uyandıracak olsa da bu alıntı romanın temasıyla ilgili daha çok fikir veriyor, çünkü kitap annesiz, babasız bir genç kızın hayata tutunabilme öyküsünü anlatıyor aslında.

//php print_r ($fields); ?>
Biyografi ve hatırat seven hatırı sayılır miktarda bir okur kitlesi vardır. Batı yazınında önemli bir yeri olan bu türün bizde hak ettiği payı aldığını söylemek pek mümkün değil. Ancak eskisine göre gelişmeler var.
