“İnsanlar sadece şiir okusa, telif hakkı kanunu diye bir şey kalmaz.”
İngiliz yazar Tim Parks’a ait bu sözler, The New York Review of Books dergisinde telif hakkı üzerine yazdığı makaleden bir alıntı. Makale, şair Charles Simic’in dikkatini çekmiş olacak ki kendisi de aynı dergide Şairler ve Para başlıklı yazısıyla konuyu ayrıntılı bir biçimde ele almış.
Tim Parks
Simic, yazısına yukarıda verdiğimiz alıntıyla başlıyor. Şairlerin geçmişte olduğu gibi gelecekte de zengin olamayacaklarından bahsediyor. Ancak şiirlerin kolayca ulaşılabilir olması Simic’e göre şiirin geleceğinin belirlenmesinde önemli bir faktör. Hele ki son dönemde internetin, özellikle mobil cihazların yaygınlaşması şiirlere ulaşmamızı daha da kolaylaştırıyor.
Charles Simic
Gelgelelim şiirin işlevselliğine. Simic, şiirin işlevselliğinin kısa olmasında yattığını düşünüyor ve bu bağlamda şiiri romanla karşılaştırıyor. Bununla birlikte şairin ruh halinin ve mekanın da önemini fark ediyoruz. Simic, yağmurlu bir havada son derece uyuşuk bir ruh haliyle yazılmış şiirlerin sonraları antolojilerde yer alıp okullarda okutulabilmesini örnek gösteriyor. “Şiir öldü!” nidalarına ise her gün edebiyat dergilerine yollanan on binlerce şiirle yanıt veriyor.
Ve asıl mevzuya geri dönüyoruz; para. Başarılı bir yazarın veya niteliksiz bir ressamın bile oldukça iyi paralar kazandığını söyleyen Simic, çok az şairin kendini geçindirecek parayı kazandığını savunuyor. Hem de iddiası öyle sandığınız kadar klişe değil. Şair, hem geçmişten hem de modern zamandan örneklerle şair olarak geçinmenin zorluklarını anlatıyor. Mesela eskiden şairlerin kralın sarhoş misafirlerini eğlendirmek için davet bekledikleri, hatta krala methiyeler düzdüklerinde toprak parçası aldıkları bile oluyormuş. Öte yandan modern çağda, Stalin dönemi hariç, şairlerin üst düzey yerlere gelmesi engellenmiş. Ünlü şair Robert Frost bile zamanında olduça popüler olmasına rağmen ek iş olarak öğretmenlik yapıyormuş.
Buradan yola çıkarak şair, paranın en yüksek değer olarak görüldüğü bir ülkede birinin sevdiği işi yapmasının ne kadar sapkınca karşılanacağını anlatıyor. Verdiği örnek de gayet açık; “Harvard Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazanmış, maliye üzerine kariyer hedefi olan bir çocuk sonradan şiire ilgisi olduğunu keşfediyor. O ailenin korkusunu ve kızgınlığını, sonra da çocuğun kararını değiştirmesi için bahsettikleri cezbedici zenginlikleri ve gücü düşünün.” Çocuğun vereceği cevap ise tarihte saklı. “Kim seni şair olarak tanıdı? Adını şairler sınıfına kim yazdırdı?” diye bağırdı hakim, Rus şair Josef Brodsky’i beş yıl ağır hapse mahkum etmeden önce. “Hiç kimse” diye cevapladı şair.
Son olarak, Simic nasıl şair olduğunu hala açıklayamıyormuş. Zaten denemekten de vazgeçmiş. Fakat ilk günden beri kesin olarak bildiği şeyi cesurca söylüyor; “Paranın şiirle hiçbir ilgisi yok.”
Yeni yorum gönder