Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Yazarlar


Yılmaz Şener

Tüm Yazıları

Polisiye kitaplarıyla bilinen Algan Sezgintüredi, bu kez absürt bir romanla okurların karşısına çıkmış. Tür olarak da polisiyenin dışında bir alan seçmiş. Süperben romanının tam olarak hangi türde olduğunu kestirmek zor aslında, okuduktan sonra bile bu konuda insan emin olamıyor.

Babalar ve Oğullar romanına yönelik ağır eleştiriler, Turgenyev’in edebi verimini çok düşürmüş, hatta bitirme noktasına getirmişti.

“Yaşam dediğinizde ölüm de demiş olursunuz. Ya da tam tersi. Bir yazar için gerçek ile kurmaca da tıpkı böyledir.’’ Gerçek ile kurmacanın konusu olduğu çoğu tartışma, ikisinin birbirini beslediği ve tamamladığı yönünde sonuçlanır. Hangisinde daha az varsa, diğerine o kadar ihtiyaç duyulur.


Kurmaca uçsuz bucaksız bir gökyüzüyse, gerçek toprak zemindir.

Üç Yaşam’ın orijinali yayımlandıktan kısa bir süre sonra, 1910’da, Chicago Record-Herald gazetesinde kitap hakkında şöyle bir yazı yer almış; "Stein, hayata dair parçaları değil, hayatı olduğu gibi ortaya koyuyor.’’ Kimilerine göre modern edebiyatın en önemli eserlerinden biri olan Üç Yaşam, başta Hemingway olmak üzere birçok yazarı etkilemiş, ilham kaynağı olmuş.

Çağımız insanının zihnine, her şeyden ve herkesten kaçıp doğanın kucağına sığınmak yerleşmiş bir kere. Artan şehirleşme ve beraberinde gelen modern sorunlar, insanlarda, yaşadığı yerlerden kaçıp gitme isteği uyandırıyor ister istemez. Mutlu değiliz yaşadığımız yerlerden, sevmiyoruz her gün gördüğümüz insanları. Ve tüm bu tıkanıklıktan bize geriye kalan tek şey ise, stres…

Ertürk Akşun, son romanı Ve Kızın Adı Gece’de hem kendine, hem dönemimize hem de geçmişe dokunmuş. Bir kısmı 90’larda, diğer kısmı günümüzde geçen kitapta Ertürk Akşun, 70’lerin buhranlı dönemini de hikayeye katarak çok sesli bir senfoni oluşturmuş. Kelimelerle gerçeği, imalarla anlamı ve satır aralarındaki suskunlukla acıları anlatmış.

Herman Melville denince akla ilk gelen Moby Dick olmasına rağmen, dile gelen ilk söz: “Yapmamayı tercih ederim”dir. Edebiyat tarihinin bu en ünlü yanıtı, onu söyleyen Kâtip Bartleby’yi de aşıp adeta Herman Melville’in şahsında vücut bulmuştur.

Bazı çevrelere göre modern edebiyatın öncülerinden, bazılarına göre yazdıkları anlaşılmayan, bazılarına göre bir deha, bazılarına göre kendi reklamını yapan, bazılarına göre politikacı biriydi Gertrude Stein; Pablo Picasso’nun portresini yaptığı, Virginia Woolf’un yazdıklarını basılmaya değer görmeyen, Ernest Hemingway’e göreyse yol gösterici bir isimdi...

İnsan, hayatın ördüğü bir duvardır. Ve bu duvar her daim kendi üzerine çöker. Hayat, insanı inşa ederken zaman da bu duvardan tuğlalar çeker. Çoğu zaman kendi üstüne çöken duvar, bazen de başkalarının üzerine çöker. Faslı yazar Leïla Slimani, Goncourt Ödüllü romanı Hoş Nağme’de, kendi içine çöküp başkalarının üzerine devrilen bir kadının hayatını konu ediyor.

“O gün Cosima edebiyat öğretmeninin on dersinde öğrendiğinden çok daha fazla şey öğrendi. Meşenin dişli yaprağını pırnalın mızraksı yaprağından, sığırkuyruğunun kokulu çiçeğini tarla sarmaşığının çiçeğinden ayırt etmeyi öğrendi.” Hayatı böyle öğrenir Cosima; birinin ona bir çiçeği tarif ederek öğretmesindense, o çiçeğe dokunarak öğrenmeyi tercih eder.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.