Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



İzmir'in, bir profesörün, alkolün ve kuşların romanı

Nicedir bir ümitle, kâh fiyakalı arka kapak tanıtım yazılarının gazı, kâh basında çıkan pazarlama amaçlı söyleşilerin ve yüksek satışların etkisi ile (bir romancının romanı hakkında sayfalar boyunca konuşmasını, açıklama yapmasını da hiç anlayamam ya!) elime aldığım yeni çıkan Türkçe romanları birkaç sayfa okuduktan sonra görev ve sorumluluk bilinci ile sıkıntılar içinde, hani belki biraz güzel



Bir Trakya güzellemesi

Ferhat Uludere’nin ikinci baskısını Yitik Ülke’den yapan kitabı 1001 Fıçı Bira, herkesin rahatlıkla okuyacağı ve karakterlerini benimseyeceği bir kitap. Burgaz’a kıstırılmış sakinlerinin hayatı, okurunun hayatına benzese de, benzemese de.



Tavana sopayla vurmanın arketipi

Apartman denen şekilsiz kayaların içinde yaşamaya başladığımızdan beri dikey bir gürültünün merkezine yerleştik. Altı yönden kuşatılan uygar mağarada sessizliğe muhtaç ve sesten ihraç edilerek hayatını sürdürebilmek modern insanın hak ettiği bir ceza – bununla uzlaşması da olanaksız görünüyor. Ses ile gürültü arasındaki farkı tüm ayrıntılarına kadar listelemek ömrü uzatmayacak.



Anahtar paspasın altında

Yarattıkları kurmaca evrenden eve, gerçek dünyaya hiç dönmek istemediğimiz, yarattıkları karakterleri –bazen biraz ileri gidip– kendi hayatımızdaki gerçek insanlara yeğlediğimiz yazarlar var. Bu saçma hayattan bir kapı aralansa, kendimi hikayelerinin içinde bulsam diyeceğim yazarlar bunlar. En çok da öykücüler.  Edebiyattan anlamam.



İnsan kalabilmek adına: Direniş!

1970'ler, orta okulda olmalıyım, senede bir kaç adet alınan çocuk kitapları yetmiyor, evdeki sınırlı sayıda kitaba da sıradan girişmiş durumdayım. Bernard Malamud'un Kiev'deki Adam’ı da bunlardan.



Yalnız adamlar, kargalar, rüyalar: Cemil Kavukçu

Siyah şemsiye, mavi ağaç, sarı yağmurluklu bisikletli adamlar, alan derinliği yüksek plan sekanslar dendiğinde nasıl gözlerimizin önüne anında Angelopoulos filmleri geliyorsa, bira içen yalnız adamlar, kargalar, rüyalar, yabancılaşmış taşra sıkıntıları dendiğinde de aklımızdan o saniye Cemil Kavukçu öyküleri geçer.



Yakalanacak bir hayat yok!

Hikaye kitaplarının seçki olmasından rahatsızlık duyanlardanım. Yazar o hikayeleri bir araya getirdiyse bunun bir anlamı olmalı, diye düşünürüm. Alper Beşe de benimle aynı fikirde olmalı ki, Gecikmeli adlı ikinci kitabının ilk iki hikayesi ile son iki hikayesinin ana imgesini “tren” üzerine kurarak, kitabında vagonların dizilişini çağrıştıran bir yapı kurmuş.



Bir hikayen varsa ölebilirsin!

Sağlığında yazdığı hiçbir şeyin yayımlandığını göremeyen Fransız aforizmacı Joseph Joubert'in bugün bildiğimiz birçok özlü sözü bulunuyor, ancak bir tanesi var ki, sık ve nitelikli kitap okuyanların aklından hiç çıkmaması gerekiyor: "Bir eserin sonu, daima başlangıcını hatırlatmalıdır." Joubert haklı; bir romanın son sözcüğünü okuduktan sonra ilk yaptığımız, öykünün başlangıcını yeniden yaşamak



Siyaset panayırı

Sistemle bütünleşik siyasi partilerde çalışmak, bu partilerden herhangi bir düzeyde aday adayı olmak her vatandaşın üstesinden gelebileceği bir iş değildir. Siyaset denizindeki o zorlu yolculuğu kısa yoldan aşabilmenin tek bir yolu vardır: Siyasetin sizin ayağınıza gelmesi. Kamuoyunda ismi bilinen, kariyer, şöhret sahibi bir insansanız tepeden inme şansınız olabilir.



Yazılan mı esas, okunan mı?

Dünya büyük bir gürültü içinde dönüp duruyor. Algılarımızı dört açıp olan biteni kavramaya, düşmemeye çalışıyoruz. Maruz kaldığımız uyaranlar dünyayı kavramamız için bir tür malzeme olmakla birlikte, onları oldukları gibi bünyemize alamıyoruz. Bazı filtreler geliştirme ihtiyacı duyuyoruz.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.