Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Peki bütün o yazmadıklarımız...

Christopher Nolan'ın kült filmi Memento'da kısa süreli hafızası hasara uğramış bir adam, geçmiş yıllara dair her şeyi berrak biçimde hatırlamasına rağmen yeni hatıralar biriktiremez. Tanıştığı herkesi birkaç dakika içinde unutur, yemek yediğinden emin olamaz, kaldığı oteli hatırlamaz.



Bir Amerikalı, iki farklı dünya

19. yüzyıl Amerika’sının içini dışını ve dışarıdaki Amerikalıları en iyi anlatan yazarların başında kuşkusuz Henry James geliyor. Harvard’daki öğrenciliği sırasında, ABD’nin düşünce ikliminden uzaklaşıp Avrupa’ya açılan James, bu sayede, topraklarındaki kültürel noksanlıkları fark ettiği gibi oradan uzaklaşma imkanı da bulur.



Bir yazar-gezerin metinleri

Cees Nooteboom, her zamanki gezilerinden birisinde, “2008 yılında, Münih’te bir Şubat günü, Marienplatz’da Sandor Marai’nin bir kitabını” satın alır ve onu okuyacak bir yer bulmak için yürümeye başlar. Tesadüfen, oturduğu lokantada önüne gelen peçetede -yazlarını geçirdiği adanın denizinin renginde, mavi harflerle- Poseidon yazmaktadır, denizlerin tanrısı!



“Morfin uykusu”

Türkçede Beyaz Zenciler, Tavandaki Kukla ve İnsan Postuna Bürünmüş Köpek gibi kitaplarıyla tanınan Ingvar Ambjornsen, bu kez Gece Gündüzü Düşlüyor romanıyla karşımızda. Özellikle genç okurların ilgiyle takip ettiği yazar, “otoritelerce” sert ve “kötü örnek olabilecek” bir anlatım benimsemekle eleştiriliyor.



Meşguliyeti alınmış insan

Artık her şey gerçek! Ölüm sarışın kafalara da eşit şekilde dağıtılıyor. Tüm duygusal yaklaşımlar, pişmanlıklar, imal edilen gerçeğe tosluyor. Artık çok geç. Yetişmenin, aşkın, dokunmanın, nefes almanın etrafı “ölüm tehlikesi” yazısıyla çevrildi. Hiç kimsenin geç kalmak gibi bir bahanesi kalmadı. Herkes kendi evinde, tam zamanında.

 



Hayvanlar insan gibi düşünürse

Yunan mitolojisindeki Tanrılar, tıpkı başkalarında olduğu gibi, bir acayip. Kimsenin aklına gelmeyecek şeyleri yapıyorlar; bazen bir dağın tepesinden keyifle savaş izlemeye koyuluyor, bazen de ilginç sorular sorup eylemlere girişiyorlar.



Peki öyle olsun

Alper Canıgüz yüksek ritimli, okuru merakta tutan, keyifle akan metinler kaleme almakta; şaşırtıcı konu ve temalar seçmekte pek mahir. Bu bakımdan son romanı Kan ve Gül: Bir Kara Dejavu da okurun beklentilerini karşılayacak düzeyde. Bu romanı esas dikkat çekici yapan ise, Canıgüz'ün inşa ettiği başkarakterin Türk romanında bir kırılmaya işaret ediyor oluşu.

 



Size baba diyebilir miyim?

Bir kış masalı. Defalarca anlatılırsa, roman olur. Perdita’nın adı değişmesin sadece. Zamanda, mekanda ve edebiyatın içinde kaybolsa da onu yeniden bulalım. Zaman neredeyse, hikaye orada devam eder.



Hüzün ve öfkenin Şakıyan Sessizliği: Siyah Amerikalıların Şiiri

Ah Özgürlük, ah Özgürlük,

Ah Özgürlük, üzerimde benim!

Köle olmadan önce ben

Mezarıma gömüleceğim,

Ve eve Rabbim’e dönüp özgür olacağım!

 



Yazgıyla nasıl savaşılır?

Kirliydi Kar’ın bıraktığı tat, “Çeviriyi 69 yıl beklediğimize değdi!” dedirtecek cinsten. Hemen söyleyelim, Georges Simenon’un ünlü karakteri Maigret’nin yer aldığı bir romanı değil elimizdeki; fakat bu durum onun kuşkuya, suça, adalete, yargıya ve yazgıya değinmediğini ya da daha az değindiğini kesinlikle düşündürmesin. Aksine tam da bu konuları işliyor Kirliydi Kar.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.