Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Babalar günü katliamı

Babamı tanıdığımda 30 yaşındaydım. Çünkü ölmüştü. Yahut otuzlarımdaydım, o da hayattaydı. Fikir yürütmek üzerine araştırmalar yapıyordum. Türkçenin güzel söz öbeklerinden biriydi "fikir yürütmek": Emekleyen bir fikri ellerinden tutup ayağa kaldırıyor ve sanki ilk adımlarını atmaya başlayan bir bebekmiş gibi kendi başına ilerlemesi için çabalıyordum. Ancak, iş bu kadarla kalmıyordu.



Borges ne demek?

1986, Jorge Luis Borges’in öldüğü yıl. Maradonalı Arjantin’in Dünya Kupası’nı kazandığı, Challenger’ın havada parçalandığı, Çernobil faciasının yaşandığı, Olof Palme’nin öldürüldüğü, Halley kuyrukluyıldızının meşhur olduğu yıl.

 



Barthes'ı nasıl seversiniz?

Şimdi bu yazıya “Barthes’ı Sevmek İçin Bilmem Kaç Neden” minvalinde bir başlık atsaydım, hem Grillet hem de Barthes, öte taraftan sunturlu küfürler savururdu eminim. Hem böyle bir hareket, eleştiri ve kuramın baba isimlerinden Barthes’ın; yazar, yönetmen, “Yeni Roman” akımın kurucusu ve en önde gelen temsilcisi Grillet’nin ağırlılığıyla ters düşerdi.

 



annelikten kurtulmak mümkün mü?

kadınlık mı annelik mi’yi kaleme almış olan fransız feminist elisabeth badinter birçok kitabın yazarı, annelik meselesini daha önce de ele almış. büyük bir reklam şirketinin –babasından miras kalan- ortaklığına sahip, ülkesinin en zengin kadınlarından biri, güzel, yaşından genç gösteriyor, üç çocuğunun babası adalet bakanlığı da yapmış ünlü bir avukat.



İkiz benliğini öldüren yazar, cinayet mahaline döner mi?

 

Nazım Hikmet’in oyunu İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu’nun bir sahnesinde, İvan İvanoviç karakteri Nazım’a, yani yazara seslenir: “Ey Nazım, Sovyetlerin misafirperverliğini kötüye kullanma.

 



Bir tatlı huzur almaya geldik Aşiyan'dan

Dostoyevski’nin “Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık” lafını buraya, "bizim" edebiyata uyarlarsak, buralarda hepimiz Ahmet Hamdi Tanpınar’ın paltosundan çıktık diyebiliriz. Gerçi Tanpınar’ın paltosu yok, enstitüsü var, malum Saatleri Ayarlama Enstitüsü.



Hikaye fısılda, fil uçur!

Eminönü’nden 22 no’lu tramvaya binip Necatibey Caddesi’ni takip ederek, son durak Bebek yerine, bir kuru rastlantıyla kendimi Kurfürstendamm’da buldum diyor. Orada yeniden doğdum, uzun yıllar yaşadım, hiç büyümeden yaşlandım. Bir anda, nasıl olduğunu anlamadan, mekanın ve zamanın çehresi değişti.



Bize kendimizi daha önce hiç görmediğimiz bir aynada görme olanağı

Feridun Zaimoğlu altmışlı yıllarda Almanya’ya çalışmak için giden ailelerden birinin oğlu. 1965 yılında annesinin kucağında Münih’e vardığında henüz beş aylıktı. Evde sadece Türkçe konuşuluyor, Türkiye anlatılıyordu. Okula başladığında neredeyse tek kelime Almanca bilmiyordu. Ama öğrenmek zorundaydı. Çünkü öğrenmezse öğretmeni onu sınıftan atacağını söylemişti. O da öğrendi.



Kadınlığın görünmez acıları

Her gün yanından geçseniz bile ancak dokunduğunuzda sırrını veren şeyler vardır. Arabesk bir parçanın kanırtan acısı gibi değildir verilen bu sır; daha içten ve derinden olmasına rağmen hasıraltı edilen, çoğu zaman fark edilmeyen ya da fark edilemeyecek kadar sessiz yaşanan, kıyıda köşede kalmaya mahkum edilmiş hikayelerdir çoğunlukla.



Çocukluktan hatırladığımız bir okuma heyecanı

Bazı romanlar vardır, insana karlı havada battaniye ve sıcak çikolata keyfi yaşatır. Böyle bir romana doğru zamanda ve doğru yerde rastlamak; dahası, rastladığınızda keyif almaya müsait bir ruh halinde olmak, tamamen tesadüflere bağlıdır. Fakat şansınız yaver giderse, çocukluğunuzun karlı öğleden sonralarından anımsadığınız kıvamda bir okuma heyecanına geri döndüğünüzü hissedersiniz.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.