Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Teklifinizle İlgilenmiyorum: Bitirim ve gücenik

Teklifinizle İlgilenmiyorum’da Başar Başarır’ın sivri kalemi, birbirinden fersah fersah uzakta duran, ismi de cismi de farklı karakterlerin iç seslerini dolduruyormuş gibi görünüyor ilk bakışta.



Mars'ta bir Robinson

Robinson Crusoe romanını bilmeyen yoktur. Zengin ailesinin yanındaki rahat hayatı bırakıp denizlere açılan ve türlü maceralardan sonra geçirdiği bir kaza nedeniyle, ıssız bir adada, korsanlar tarafından kurtarılana dek 24 yıl boyunca tek başına yaşamak zorunda kalan Robinson Crusoe’yu anlatır.



‘Muzır’ Palahniuk'un cüretkar Pigme’si

Sanat teorisinin en temel ve kadim öğesi olan klasik Yansıtma Kuramı (Mimesis), sanatçının liyakatıyla gerçekliğin yansıtılması arasında doğru bir orantı kurar. Bu bağlamda, genel yanılgının aksine sanat yalnızca güzel, ideal ve iyi olanın estetiği kapsamında tezahür ettiğince sanat değildir.



Leyla Erbil'i anlamak için...

Evdeki anne diktatörlüğünün ardından aşksız bir evlilikle, erkek egemen sokaklarla, ataerkil siyaset ve sosyal yaşamla karşı karşıya kalan kadın, kendisini bulacağı okumalara ihtiyaç duyar çoğu zaman. Onu sarsacak, bakış açısını değiştirecek okumalardır bunlar.



İnsanoğlu kuş misali

Konu darboğazından mı yoksa hâlâ söylenecek şeylerin varlığından mı bilinmez, dönem romanları birbiri ardına yayımlanıyor. Biraz kitap karıştıranlar artık bu romanlarda hiç olmazsa konuya daha farklı açılardan bir bakış görmek istiyor. Bunun örnekleri ise bir elin parmağını geçmiyor.

 



AŞKTA DA ŞİİRDE DE PARAŞÜTSÜZ ATLANIR

Günümüzde şiirin okur kaybettiğine inanmadığım gibi, şiirin bir sıkışmışlık hali içinde olduğunu iddia eden ediplerin de, asıl kendilerinin iki arada bir derede sıkışayazdığını düşünüyorum. Şiir okur kaybetmedi, çünkü (manzumeleri saymazsak) şiir okuru üç aşağı beş yukarı hep bu kadardı zaten; ihtiyati tarih sürecinde. Biz, karşıdan karşıya geçmeyi beceremiyorsak, suç kimde?

 



Ya da bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda

Hayır, öyle bitmiyor. Yüzlerce sayfa süren kalp çarpıntısı, gelgit, kaçıp kovalamaca,  Mr. Darcy'nin Elizabeth'e evlenme teklifi etmesiyle son buldu ve perde kapandı, son yazısı belirdi, kitabın arka kapağına ulaştık diye hikaye bitti sanıyoruz. Çok yanılıyoruz. Aslında devamı var, görmediğimiz odalarda, okumadığımız sayfalarda bir şeyler olmaya devam ediyor.



İstanbul'un en çok Ankara'ya dönüşünü...

Geçtiğimiz sonbaharda Levent Cantek’le Sakarya’da denk gelmişiz, çorba içiyoruz, masada birkaç Ankaralı dost daha. Ankara’yı neden sevdiğimi anlatıyorum onlara. İstanbul’da doğmuş, büyümüş biri olarak yolum bir gün Ankara’ya düşmüş ve bir şey olmuş şehirle aramda, anlatması zor, çok sevmişim bozkırı, onun Turgut Uyar sarısını, bırakıp eve dönememişim.



Gerçek dünyanın aynısı, biraz daha tüylüsü

Şey nedir? Evet şey. Bir sözcük. Ben yazdım, siz okudunuz ve aklınızda bir imge belirdi. Eşya canlı üçüncü tür varlık ıslak beşinci boyut iğrenç tanıdık mavi korkunç kocaman boşluk zerre gaz toz bulut ağır. Hiçbir kısıtlaması yok şey olmanın. Tarif etmeniz de gerekmiyor.

 



Anneler, şairler ve başka şeyler

İnkar etmenin alemi yok, tuvalette kitap okuduğunuzu biliyoruz. Peki, bir tuvalette 13 gün mahsur kalacağınızı bilseniz yanınıza hangi kitabı alırdınız? Siz düşünedurun, Roberto Bolaño’nun Tılsım’ında Auxilio Lacouture, başına geleceklerden habersiz üniversitenin tuvaletinde Pedro Garfias’ın şiirlerini okuyordu.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.