Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Bu benim savaşım değil

1943 yılında işgal altındaki Fransa’da Paris yakınlarında küçük ve sevimli bir köydeyiz. Kahramanımız gecenin bir vakti gizli saklı köye giren yakışıklı, genç bir adam. O ne bir hırsız ne de yabancı, bizzat köyün delikanlılarından. Ama onu evine, kimselere görünmeden girmeye zorlayan bir dünya savaşı var arkasında.



Bir edebi mücevher veya bir edebiyat mücevheri

Ey okur! Bugün size bir masal kahramanını, bir modern zaman ozanını, bir yazı büyücüsünü, bir ustayı, kendi ustamı anlatıyorum.



Elde var insan

Düşüncemizin sınırı dildir. Bildiğimiz yabancı diller gibi değil, ne kadar çok bilirseniz o kadar geniş düşünebilirsiniz gibi değil. Bir bilme durumundan bahsediyorum. Biz insanlar bir şeyi bilmek, bir şeyi hayal etmek, anlatmak, anlamak için dilimizle mahdut vaziyetteyiz. Adı konulmamışı düşünmek, sözlüğe girmemişi konuşmak, velhasıl dilimize düşmemişi zihnimize sokmak ne mümkün..



“Yavaş ye oğlum, boğulacaksın!”

“Yavaş ye oğlum, boğulacaksın!” uyarısına aldırmadan yeterince çiğnemeden yuttuğum lokmalar, o zamanlar hemen yağa dönüşmüyordu anlaşılan. Hızlı yediğim kadar hareketler, vücudun kendi işleyişi de hızlıydı demek. Üstelik, bir an önce sokağa fırlayıp top peşinde koşturmaya başlamak için ağzıma tıkıştırdıklarım birer anne yemeğiydi ne de olsa.



Mutluluk ne yana düşer usta, özgürlük ne yana?

“Tanner Kardeşler”i okuduğumda, Robert Walser’i Kafka’dan, Musil’den sonra tanımak ne büyük bir kayıp diye düşündüm.



Bir yakarış için davet

Kendi yaşam alanlarımızın ne kadar bize has ve tam da bu nedenle ne kadar korunaklı olduğunu düşünsek de, dışımızda kalan dünyanın son sözü söylediği anlar, bir felaket de olabiliyor çoğu zaman…

 



Bir bozkır ve Wittgenstein: Masumlar!

 

Kuzey romanındaki bükümlü dili ve şiir-masal-felsefe karışımı örgüsüyle bir müddet önce kendisine yol açan Burhan Sönmez, şimdi Masumlar adlı romanıyla dilini iyice güçlendirir. Bozkırın ufuk açan ve modern metropolün ufuk kıran boylamlarını, farklı ülkeler ve kişiler bağlamında harmanlar; titiz bir dil zanaatına el atar.

 



Eşiklerde tereddütlü bir dil cambazı

“Unutuş galip gelecek, nesnenin yazıya dökülmemiş öyküsü yitip gidecek seninle birlikte. Yalnızca bunun için bile değmez mi yazmaya bu önemsiz ayrıntıları?” Evet, sorumuz bu. Cevabı ise Ali Teoman’ın Öykü Uçları’nda gizli. O büyük unutuşun iştahla uzattığı ellerini Ali Teoman “çok çok kısa öyküler”le savuşturuyor.



Devrimci Yol'un öyküsü

Bu yazının potansiyel okuyucularının çoğunluğunun doğum tarihi 1980 sonrası olmalı. Bizim kuşağımızın hayatında belirleyici bir rol oynayan 12 Eylül darbesinin onlar için ne ifade ettiğini düşünmeye çalışıyorum. Benim doğumum da hemen 1960 darbesinin ertesinde olduğundan, empati kurabilmek için gençliğimde 1960'ı nasıl düşündüğümü anımsıyorum: Uzak, bilinmeyen, tarihte kalmış bir zaman...



'Uyandığında' küfürsüzdü

Kimi zaman romanlar hayata benzemekte oldukça ısrarcı. Hayli umutlu ve serüvenci başlayıp sıradan ve izsiz biten hayatlara. Konularıyla değil kurgularıyla. Uyandığında, Amerikalı yazar Hillary Jordan'ın Türkçeye çevrilen ilk, yazarlık serüveninin ise ikinci romanı.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.