Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



"Sen konuşmuyorsun ki, ben seni anlıyorum…"

Bozuk adlı ilk öykü kitabıyla 2013 yılında Selçuk Baran Öykü Ödülü’nü kazanan genç öykücülerden Hakkı İnanç, Ateş Etme Silahsızım adlı ikinci öykü kitabı ile karşımızda. İnanç ilk öykü kitabında bir hikayedeki karakteri, diğer hikayelerin çekirdeğine zerk ederek metinler arası geçişe olanak tanıyordu.



Zaman ve mekanın kırıldığı yerden

“Basitliği içinde her şeyi içeren bu gece, bu boş hiçliktir insan – hiçbiri aklına gelmeyen ya da mevcut olmayan bitmek bilmez bir temsiller, imgeler zenginliği. Bu gece, burada fantazmagorik temsiller içinde varolan bu iç doğa – bu saf benlik... Burada kanlı bir baş, şuradan beyaz bir şekil çıkarır...



Karşı ölüm

Bir bilinmez olan ve hayatımızda geniş yer tutan ölüm ile intihar olgusu edebiyatımızda da geniş yer tutmuştur. Ancak bu yer daha çok verili göstergeler, yani ölümle tanrıyı kucaklama, yeni dünyaya varma, ölümle eşitlenme etrafındadır. İlk kez Abdülhamit Tarhan, karısının ardından yas tutup ölüyü, ölümü sorgulayarak, tanrıyla hesaplaşarak Makber adlı şiiriyle alışkanlıkları yıkmıştır.



"Beni sevebilmen için benden nefret et"

Geçen yıl edebiyat okurunun bir everesti vardı. Hermann Broch’un çevrilemez denen romanı Vergilius’un Ölümü bütün heybetiyle karşımızdaydı. Ahmet Cemal’in kırk yıllık bir emekle Türkçeye kazandırdığı bu roman, “Oku beni!” diye meydan okuyordu. Broch’u, bir XIX.



Bir detaylar manzumesi

Son yıllarda en çok tartışılan Nobel Edebiyat Ödülü sahibi, Bay Mo Yan, yani Bay “Konuşma” oldu. Bay Konuşma'nın eleştirildiği, tartışıldığı nokta ise edebi üretiminden ziyade Çinli rejim muhalifleri hakkında konuşmaması, politik tavrı. Türkiye'de bizler ise konuşacak bir şey bulamadık, zira Mo Yan'ı duymamıştık bile.



Deniz ve dalga

Arquimedes -yani Arşimet- denizle hasbıhal etmenin yolunu bulmuş, tanıyanların yarı deli yarı dâhi gözüyle baktığı bir dalgakıran kahinidir. Denizin nereye bir dalgakıranı kabul edeceğini, nerede yapılırsa en güçlü temellere, bol kullanılan malzemeye, hesap kitaba rağmen bir çırpıda söküp atacağını mühendislere Arquimedes söyler.



Yazarın düşüncesi

Ankara’da Öykü Günleri’nin ilki yapılıyordu. Özcan Karabulut’un öncülüğünde düzenlenen Öykü Günleri, o günlerde önce öykü ve öykücüler, sonra tüm edebiyat dünyamız için bulunmaz nimet olmuştu. Ki, o güne dek edebiyat dergilerinde bile tek tük yayınlanırdı öykü; yazılmadığından, okunmadığından mı? Sanmıyorum. Öykü Günleri, öykücülüğümüze büyük hareket getirmişti.



Yerçekimi olmasaydı kuşların öldüğünü anlamazdık

İyi bir dedektif romanını herkes sever. Dedektif romanlarının en ünlü sevmeyeni, ABD’li eleştirmen Edmund Wilson’dır; bulmaca çözmekle sigara içmek arası bir yerde, aptalca ve zararsız bir kötü alışkanlığa benzetiyordu dedektif romanı okumayı. Agatha Christie, Dashiell Hammett, Raymond Chandler’ı, New Yorker dergisine yazdığı yazılarda edebi değersizlikle eleştirmişti. Kağıt israfıydılar.



Kayısılardan mürekkep bir hikaye

Birisi –ya da herhangi bir şey– çat diye karşına çıkıp sana "Senin hikayen ne?" diye sorsaydı nereden başlardın anlatmaya? Biraz zaman mı isterdin; aklını taramak, duyması ilginç olanla anlatmaya değmeyecek olanı tasnif etmek için önce? Çöplerini ayıklamak, kalanı parlatmak için kolları mı sıvardın hemen?

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.