Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Kayısılardan mürekkep bir hikaye

Birisi –ya da herhangi bir şey– çat diye karşına çıkıp sana "Senin hikayen ne?" diye sorsaydı nereden başlardın anlatmaya? Biraz zaman mı isterdin; aklını taramak, duyması ilginç olanla anlatmaya değmeyecek olanı tasnif etmek için önce? Çöplerini ayıklamak, kalanı parlatmak için kolları mı sıvardın hemen?



TARİH İLERİ GİTMİYOR; İLERİ GERİ SIÇRIYOR

Sadece ileri doğru gitseydi; bazı şirketlerin sponsorluğunda gelişen “güncel sanat” yapıtlarıyla oyalanmakla yetinir, mesela 20. yüzyılın başlarında Picasso'yla Braque'ın adjunction (eklenti) nesnelerle ürettikleri kolajlarla hiç ilgilenmezdik.



Büyümeden yaşlananların hikayesi

Sıradan bir mahallede yaşayan, sıradan bir hayatı ve sıradan bir ailesi olan bir ergen için bile 17 yaş sıra dışıdır. Mütemadiyen bir sıkılma hali; artık 15 değilsindir, 20’ye de asırlar vardır. Hayat hep zordur, herkes senden nefret eder ki onlar etmese bile sen herkesten ediyorsundur. Tabi bu sıradan mahallelerin sıradan ailelerinin sorunu.



Yol Yakınken Kaçın Bu Kitaptan

"Güzelim mektubun, sevgili mektubun, bir kez daha,
ve daha birçok kez beni sevindirecek mektubun –“sessizlik” olmasın."
Ingeborg Bachmann



Yemek bizim ölümlülüğümüz

Önü ölüm, arkası yaşam karakterler oyalanıyor uçurumun kenarında, atıl. Ne itebilirim arkalarından ne de hayata geri çekebilirim. Ben sadece bir okurum; bazı cümlelerin sarmalında kayboldum, öbür satırlar beni buraya getirdi. Peki ya Şule Gürbüz?



Bir zarf ve mazruf hikayesi

90’lara kadar bir sadelik hâkimdi kitaplar dünyasında. Sessizce çıkarlardı kitapçı raflarına. Hele 70’ler, 80’ler, çoğunlukla tesadüfen keşfederdik kitapları. Kitapçıya aklımızda bir isim ile gittiğimiz nadirdi. Küreselleşme ile birlikte biz de keşfettik pazarlamayı. Köşe dönmecilik her nesneyi adamakıllı metalaştırdığı gibi, kitabı da metalaştırmanın dibini buldu.



İçler acısı zafer turu

Ben Fountain’ın kitabı Bana Kahraman Olduğum Söylendi, Bravo Mangası’nın, Irak’taki bir kahramanlık olayının ardından çıkarıldıkları Zafer Turu’nun son gününü anlatıyor. Aslında teknik olarak Bravo Mangası diye bir şey yok, Fox TV onları bu adla vaftiz etmiş...

 



Sarı Chevrolet'nin sırrı

Horacio Castellanos Moya... Orta Amerika’nın çılgın yazarı; o öfkeli coğrafyadan daha kızgın ve acımasız biri. Ama bunu kalemiyle dışavuruyor. Hiçbir zaman doğru bildiğini yazmaktan sakınmayan Moya, epey bir soruşturma ve kovuşturmayla cebelleşmiş bu yüzden. Bunun yanında, kendi coğrafyasındaki çöküntüleri ve kirli ilişkileri resmeden Moya’nın gözlemciliği kuvvetli.



“Televizyon okuyan” bir kapitalizme uluma

Nicole Kidman, Diğerleri (The Others) filminde çatı katında bulduğu resimlerdeki insanları başta uyur sansa da sonradan tuhaf bir ritüelle yüzleşir ve onların ölülere ait olduğunu fark eder; bu elbette “Ölü insanlar görüyorum, ölü olduklarını bilmiyorlar” diyen acılı, korkmuş küçük bir çocuğun trajedisinde Amerika’ya göndermeler taşıyan, postmodern bir hicivden daha çarpıcıdır



Mutluluk her zaman eksik bir şeyler meselesidir

Birazdan okuyacağınız paragraflardaki hayat felsefesinin kafanıza yatması durumunda, bilmenizde fayda olduğunu düşündüğüm bir durum var. Bu düşünceler; onbeş yaşında, anne-sorunlu, cüce penisli, zaman zaman kıçının üstünde yürüyen, vücuduyla yaşlı kadınları rahatlatan, sürrealizm hayranı, şair olamamış vasat bir felsefe öğrencisine ait. Adı Marek Van Der Jagt.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.