Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Doktor Yazarlar Denildiğinde Aklınıza İlk Kim Geliyor?

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın. Hastalık ve savaş ilişkisi, salgınlar, distopya anlatılarındaki tehlikeli virüsler, mekânla olan ilişkisi (Thomas Mann’ın Büyülü Dağ’ındaki sanatoryum gibi) ekolojideki yeri, ırk ve etni site bağı… Gittikçe büyüyen, genişleyen bir evrendir tıp edebiyatın içinde. Özellikle son bir yıldır yaşadığımız olağanüstü pandemi koşulları, doktorlara olan ilgi ışığını biraz daha parlattı. Salgının adsız kahramanlarına dönüştüler.

 

 

 

Oysa tıbbın edebiyatla olan ilişkisi hiç de dışarıdan değildi. Düşünün ki, iki disiplinin de ana konusu hep insan oldu. Freud bilinçaltını açıklamak için edebiyattan yardım aldı. Baba katlini Oedipus Kompleksi diye adlandırırken Sophokles’in oyunundan, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler romanından güç aldı. (Ki Dostoyevski de Moskovalı bir doktorun oğluydu, epilepsi ve kumar bağımlılığından mustaripti.) Oliver Sacks nöroloji profesörüydü ve nöroloji rahatsızlıklarını müthiş edebi lezzetteki kitaplarıyla anlattı. Irvin D. Yalom da Sacks’tan farklı değildi. Divan’ındaki hastaları roman kalıbıyla anlatıyordu meraklı okurlara.

 

 

 

Anton Çehov, tıp ve edebiyatla olan ilişkisini bir tür “aşk üçgeni” teması üzerinden tanımladı hep. Ki Moskova Tıp Fakültesi’ni de bir gazeteye yazdığı komik kısa öykülerden kazandığı para ile bitirdi. Yeraltı edebiyatının mucitlerinden L. Ferdinand Celine ömrü boyunca ne yazmaktan vazgeçti, ne de hekimlikten. Hatta yoksul hastalarını para almadan tedavi etmekle ün kazandı Fransa’da. Sıra dışı bir yazardı ama tıp fakültesi bitirme tezini Sabunun Galileosu üzerine yaptı. Rastlantıya bakın ki, Celine’in dev eseri Gecenin Sonuna Yolculuk’u Tükçeye çeviren Yiğit Bener de eski bir tıp öğrencisiydi. Türkçede tıp ve edebiyat ilişkisi şairler üzerinden gelişti hep. Ceyhun Atuf Kansu’dan Hüsrev Hatemi’ye; Levent Dalar’dan Kemal Sayar’a, Alper Gencer’e hani doktor olduklarını bilmesek, şiirleriyle bile çok önemli şairler olarak adlarını yazdırdılar şiir loncasına. Bu sayımızın dosyasını kendisi de bir doktor olan Mahmut Talha Uçar kaleme aldı. Sağlıklı günlerde, keyifli okumalar dilerim…

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Yazıları

Roman türü denilince aklıma hemen Lukacs’ın ünlü sözü geliyor: “Roman, tanrının bırakıp gittiği bir dünyanın destanıdır.” İlk büyük roman diyebileceğimiz Don Kişot da aslında Tanrı’nın olmadığı bir dünyanın romanıydı. Roman 18 ve 19. yüzyıllarda siyasi politik bir etki alanına sahipti. Bana kalsa siyasi politik etki alanından hiç vazgeçmedi roman.

Edebiyat en basit tanımıyla malzemesi insan olan bir sanattır. Çünkü insanı anlatmada aracısızdır edebiyat. Tarihin insanı anlattığı söylense de, bu bana hep kocaman bir yalan gibi gelmiştir. Öyle ya, insanı tarih değil, edebiyat anlatır. Tarih ise insanı anlatmada yine edebiyattan faydalanır. İnsanın kendini bulması için önce araması gerekir sanırım.

Doğu Batı sorunu yalnızca bizim edebiyatımıza özgü bir sorunlar yumağı değildir aslında, Rus edebiyatında da benzer bir tartışma söz konusudur. Bütün bir 19. yüzyıl romanı daha sonra şiddetlenecek bu tartışmanın ilk alevinin yakıldığı metinlerle doludur.

“Ev ki ayrıntıdır. Susmalar, küçük sevinçler, küçük acılar, küçük konuşmalar, küçük yalnızlıklar...Hepsi hepsi.” Tüm dünyayı eve sığdırmaya çalıştığımız şu günlerde İlhan Berk’in evle ilgili metnine bile küçük şeyleri konu etmesi o kadar güzel ki. Siz nasıl düşünürsünüz bilmem ama bana göre de evle ilgili olan her şey “küçük”tür.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.