Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

David Harvey: "Evsizlerden daha çok boş ev var"



Toplam oy: 721

Boğaziçi Üniversitesi, Aptullah Kuran anma etkinlikleri kapsamında İngiliz coğrafyacı, antropolog, siyasal iktisatçı ve aktivist David Harvey’i konuk etti. Harvey, 27 Mart 2014, Perşembe günü Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de Tarih bölümünün ev sahipliğinde gerçekleştirilen konferansta ‘Kapitalist Kentleşmenin Çelişkileri’ başlıklı bir konuşma yaptı.

 

Sayısız makaleye ve birçok dile çevrilen kitaplara imza atan Harvey’nin konferansı büyük ilgi gördü. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Gülay Barbarosoğlu’nun sunuş konuşmasıyla başlayan konferansta David Harvey kapitalist şehirlerin sosyal yaşamında yaşanan çelişkileri Marksist kuram çerçevesinde ortaya koydu.

 

Mega binalar sermayenin kârlılığını sağlıyor

 

 

Kentlerde yapılaşmanın sermaye birikimin devamlılığı açısından kilit bir role sahip olduğunun altını çizen Harvey, “Endüstriyel üretim karşılaştığı aşırı-birikim krizlerini aşmak yolunda inşaat yapmak üzerinden geçici çözümler üretilmiştir, üretilmeye devam etmektedir. Kentlerde yeni büyük binaların inşa edilerek sermayenin karlılığını devamlı kılacak yeni bir ortamın oluşturulması sağlanmaya çalışılıyor. Sermaye sürekli hareket etme, akış içerisinde olma eğilimindedir, çünkü alım gücü yoksa değer yaratılamaz. Böylece kapitalist toplumlarda kentsel mekân sermaye için yeniden ve yeniden üretilen bir meta halini almıştır. Büyük ölçekli inşaat yapmak hoşa gidiyor. İş gökdelenleri, AVM’ler ve mega projeler yapılıyor, ve bunun üzerinden borçlanılarak finansman sağlanıyor. Bu sektör üzerinden büyük paralar kazanılıyor.” dedi.


Sermayenin karlılığı için dikilen dev binaların ve üretilen kentsel mekânların sonunda kapitalist kentlerde atıl hale gelen mekânların çokluğuna da dikkat çeken Harvey, “Marksist kuramın daha birinci sayfasına dönecek olursak, kapitalist düzenin en büyük çelişkilerinden biriyle karşılaşıyoruz. Bir ürünün kullanım değerinin, değişim değerine dönüşmesi. Kentlerde ev ya da yaşam alanlarının artık kullanım değeri değil değişim değeri var. Bu nedenle yatırım amaçlı alınıp atıl bekletilen mekân sayısı büyük boyutlara ulaşmış durumda. O kadar ki kapitalist kentlerde artık kullanılmayan ev sayısı, evsiz insan sayısından daha fazla.” diye konuştu.


Sermayenin diretmesi doğrultusunda kentlerin inanılmaz bir hızla büyüdüğüne dikkat çeken David Harvey, doğru politikalar üretilerek bunun önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Aksi takdirde büyük tehlikelerin ortaya çıkabileceği konusunda uyarıda bulunan Harvey, “70’lerin kentleri ile bugünün kentlerini karşılaştırıldığı zaman aslında önümüzde duran tehlike açıkça ortada. Aynı bileşik hızla devam edecek bir büyümeyle 50 yıl sonra nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızı düşününce, bugün kapitalist kentleşme hızının önüne geçmemiz gerektiğini net bir şekilde görebiliriz. Bir an önce yeni stratejiler oluşturulup, önlemler alınmalı. Birkaç yıl kullanılmayan evlerin devlet malı haline gelmesi bile düşünülebilir.” dedi.

 

Sosyal medyada bizim yarattığımız değer milyar dolarlar kazandırıyor

 

 

Kapitalist kentlerde gelir adaletsizliğinin de çarpıcı boyutlara ulaştığını da ifade eden David Harvey, “Artık para fiziksel boyutunu yitirdi. Hem miktar hem mekân olarak sınırsız bir hal almış durumda. Üretmeden para kazanan sermaye sahipleri aynı zamanda kentlerin yapılanması hakkında kararları veriyor. New York’ta %1’lik bir kesimin yıllık geliri 3,5 milyar dolarken, halkın %50’si yıllık 30 bin dolar kazanıyor. Ve bu çoğunluk şehirle ilgili kararlara neredeyse hiç dahil olamıyor. Bu şekilde yaşanabilir kentler oluşturmak çok zor.” şeklinde konuştu.

 

İş gücünün değerinin artık hiç denecek kadar az olduğunun da altını çizen David Harvey, yeni zenginler yaratan sosyal medya sitelerini buna örnek olarak gösterdi. Sosyal medyada içerik yaratanın da, üretimi sağlayanın da halk olduğunun altını çizen Harvey, “Ve bizler bunu gönüllü olarak yani bir karşılık değeri olmadan yapıyoruz. Ortaya çıkan ürün ise yaratıcılarına milyar dolarlar kazandırıyor. Değeri yaratan biziz, sermaye başka bir yere akıyor.” dedi.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.