Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			


Yordam Kitap

Kapital Manga




Toplam oy: 885

Kapital Manga görselliği ve romantik yorumuyla öne çıkıyor

Marx'ın son ve büyük eseri Kapital'i okumanın güçlüğü hakkında pek çok nükte ve hikâyecik var. Ama -benim duyduklarım arasında- en ilginci Çarlık Rusya'sında geçiyor: Das Kapital Rusça'ya çevrildikten sonra mevzuat gereği sansür kurulunun önüne gidiyor. Yazarlara ve yayıncılara göz açtırmayan, kılı kırk yaran sansürcüler Kapital'i evirip çevirdikten sonra kitabın bozguncu fikirlerle dolu olduğuna dair bir rapor düzenliyorlar. Fakat yine de, "o kadar sıkıcı ve karmaşık bir kitap ki Rusya'da bunu okuyan olmaz, okuyan olsa da anlayan bulunmaz" diyerek yayımına olur veriyorlar. Hikâyenin sonunu biliyorsunuz: Otuz beş yıl sonra Rusya'da devrim oluyor.

Rus sansürcülerinin öngörüsüzlüğü bir yana; Yordam Kitap, Kapital'in zor okunan bir kitap olduğu yönündeki yaygın kanaati değiştirecek yepyeni bir olanak sunuyor okurlarına. Kapital'in ilk cildinden uyarlanan Kapital Manga-1 Türkçe'ye çevrildi: Kitabın devasa hacminden gözü korkanlar, yeni başlayanlar ve çizgi roman sevenler için birebir.

Manga, biliyorsunuz, Japon çizgi film ve çizgi romanlarına verilen ad ve Japon kültüründe ciddi bir öneme sahip. (Japonya'da dergiler dahil, tüm yayınların yüzde 40'ı manga olarak çıkıyormuş.) Anlaşılacağı üzere, Kapital Manga da Japon çizerlerin elinden çıkma. Sayfaları çevirmeye başladığınızda bunu derhal fark edeceksiniz zaten. Kitabın estetiğine televizyonda izlediğimiz Japon çizgi filmlerinden hayli aşinayız. Yalnız benim hep abartılı bulduğum ve yadırgadığım o kocaman gözlü insanlar, bu mangada daha doğal çizgilerle resmedilmiş.

Kapital Manga, Marx'ın Kapital'inde yer alan iktisadi kavramları ve kapitalist üretim tarzının işleyiş yasalarını bir hikâyenin içinde eriterek aktarıyor. Bu hikâyenin ana kahramanlarıysa, küçük peynir üreticisi Heinrich, onun duygusal ve hırslı oğlu Robin, Robin'in zaafını çabuk fark eden uyanık yatırımcı Daniel, Robin'le Daniel'in abayı yaktığı zengin ve güzel Anny, ırgatlık yaparak ailesine bakamaz olunca kaldırımlara düşen Helena, Robin tarafından işten kovulan ve öfkesi bilenen işçi Karl.

Hikâye, "Kapitalist bir sistemde toplumun zenginliği muazzam bir meta yığını olarak görünür" sözüyle açılıyor ve yatırımcı Daniel'in genç Robin'i, babasının muhalefetine rağmen bir peynir fabrikası kurmaya ikna etmesiyle  sürüyor. Robin çelişkiler içinde. Bir yandan, zengin olmak, banka sahibinin kızı Anny'yi elde etmek istiyor; bir yandan da fabrikasındaki ağır sömürü ortamından, çocuk işçi çalıştırmaktan vb. rahatsız oluyor. Fakat koşullar Robin'in "vicdanlı patron" olmasına izin vermiyor; o kadar ki işyerinde işçilere şiddet kullanılmasına göz yumduğu bile oluyor. Daniel'in dayattığı senetleri imzalayarak gırtlağına kadar borca batmış bir kere. Mevsim ve hava koşulları nedeniyle sütün fiyatının arttığını; fakat girdi maliyetindeki bu artışı, rekabet nedeniyle peynirin fiyatına yansıtamayacağını, yani zararın kaçınılmaz olduğunu görünce tek bir yolu kalıyor geriye: Sömürüyü arttırmak.
Robin'le Daniel'in hikâyesini okurken tüm bu ilişkiler ve çelişkiler üzerinden, "emek gücü", "mübadele (değişim) değeri", "meta dolaşımı (meta-para-meta ilişkisi)", "artık değer", "sömürü" gibi kavramları da öğreniyoruz ya da hatırlıyoruz. Marksist iktisada ait bu kavramların hem hikâye içinde somut bir karşılığı var, hem de bir-iki cümlelik, kısa dipnotlar ve yannotlarla destekleniyor. Sözgelimi işçiler ayaklandığında, tamamen kapitalizme özgü bir ilişki olan emek gücünün alım ve satımı konusunda Daniel, "işçilerin tek gelir kaynağı emek gücüdür. Ancak bu emek gücü biz satın almak için para vermedikçe meta değeri kazanmaz Biz onların sahip olduğu şeyin değer haline gelmesini sağlıyoruz", açıklamasını yapıyor. Kapital'in ilk cildinin altıncı bölümünde de Marx şöyle anlatıyor bu "alışveriş"i:
"Emek sahibi ile para sahibi pazarda karşı karşıya gelirler, eşit haklara sahip kimseler olarak temasa geçerler, aralarındaki tek fark birisinin satıcı, diğerinin alıcı olmasıdır; bu yönden yasalar karşısında her ikisi de eşittir. Bu ilişkinin sürekli olabilmesi için, emek gücü sahibinin, bunu, yalnızca belirli bir süreliğine satması gereklidir, çünkü onu toptan ve süresiz satacak olursa, kendini satmış, kendini özgür bir insan olmaktan çıkarıp meta haline dönüştürmüş olur. Emek gücüne daima kendi öz malı, kendi metaı gözüyle bakması gerekir, ve bunu da ancak, onu, alıcının emri altına geçici bir süre için, belirli bir zaman süresi için vermekle yapabilir."

Marx işçiyi, "kendi derisini pazara götüren ve yüzülmekten başka umudu olmayan bir kimse"ye benzeterek tamamlıyor sözlerini. Ve elbette tüm bu ilişkiler mülkiyet meselesinde düğümleniyor: "Biz sabahtan akşama kadar çalıştığımız halde ucu ucuna yaşıyoruz. Oysa siz bir damla ter dökmeden parayı cebinize atıyorsunuz. Bu nasıl iş? Sizinle bizim farkımız ne ki?", diye soruyor Daniel'le Robin'in işçilerinden biri.

Tabii burada Kapital Manga'daki hikâyenin, basit bir "iyi patron-kötü patron" ya da "iyi işçiler-kötü patronlar" karşıtlığı üzerine kurulmadığını hatırlatalım. İki kapitalist (Robin'le Daniel) arasındaki çatışma ve Robin'in iç muhasebesi simgesel bir nitelik taşıyor. Kapitalizmin içsel çelişkilerinin bir temsili bu. Marx'ın çözümlemesine göre sistem, "gelişme" adı altında sömürü, yoksulluk, işsizlik ve krizler üretiyor; eşitsizliği derinleştiriyor. Kısacası tam bir çıkmaz.

Kapital Manga başka önemli bir şey daha yapıyor ve Marksizmin romantik damarını keşfediyor. Sahiden böyle bir damarın bulunup bulunmadığı ve bunun kuramsal önemi bir yana; manganın yazarları kapitalizmi, kaybolmuş prekapitalist ya da premodern değerler ve idealler açısından da eleştirmekteler. Robin'in babası Heinrich yapıyor bu değerlerin temsilciliğini. Heinrich, iyi yürekli, vicdanlı, komşu hakkı gözeten, dostluğa değer veren, tokgözlü bir küçük üretici. Alın teri nedir bilmeyen zenginlerin hırslarına ve kıskançlıklarına hayatında yer yok. "Dostlarla ortak yaşamdır insana yakışan" diye öğütlüyor oğlu Robin'e.

Bu tür bir romantik antikapitalist yorumun günümüz sol hareketi içinde ciddi izdüşümleri var. Buna göre, kapitalizm karmaşık bir bütün. Sanayileşme, pazarın hegemonyası, hızlı teknolojik gelişme, yoğunlaşmış işbölümü vb. sosyo-ekonomik sistemin çeşitli yönlerini oluşturuyor. Ve bu sistemin etrafında, buna sıkı sıkıya bağlı uygarlık fenomenleri gelişmiş durumda: Rasyonelleşme, bürokratikleşme, şehirleşme, sekülerleşme, meta fetişizmi ve yabacılaşmanın özel bir hali olan "şeyleşme". Kapitalizm, önemli değişimler geçirmiş olsa da temel özelliklerini günümüze dek koruduğundan, buna bir tepki olarak doğan ilk romantizm bize hâlâ hitap ediyor. Sanayi kapitalizminin doğuşuna ve gelişime bağlı olarak yükselen uygarlık krizi asla çözümlenmiş değil. 

Marx Kapital'in ilk baskısı için kaleme aldığı önsözde, kapitalist üretim tarzını ve bu tarza tekabül eden üretim ve değişim koşullarını incelerken verdiği örnekleri, kapitalizmin beşiği İngiltere'den seçtiğini söylüyor ve şöyle diyordu: "Ancak eğer Alman okur, İngiliz sanayi ve tarım işçilerinin durumuna omuz silker, ya da iyimser bir biçimde Almanya'da işlerin bu kadar kötü olmadığı düşüncesiyle kendini avutursa, ona açıkça şunu söylemeliyim: De te fabula narratur!"

De te fabula narratur; yani, "anlatılan senin hikâyendir". Bugün, yazılışından 150 yıl sonra Japonların çizgileriyle Türkler tarafından okunuyor oluşu, Kapital'in ulusal sınırları aşan, evrensel niteliğini bir kez daha ortaya koymakta.

Yeşim Dinçer



Bu kitabı idefix'ten sayın alın

Yorumlar

Yorum Gönder

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.