Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Okumak, iptiladır müptelaya!

 

 

 

Yaz, içine girilecek bir gölge, kuytu bir köşe bulup kitap okumak değil mi biraz da... Bunaltıcı öğledensonraları serinleten rüzgarla beraber sayfaları karıştırmak... Okumak, iptiladır müptalaya, yazı kışı baharı fark etmez ya, sanki yazları hayattan fazladan bir izin çıkar insana okumak için. Okumak yazları mübah olur, daha bir makbul olur, bir de bakarsınız kitaplar edebiyatı dışlayan gündelik hayatın içine dahil olur… Okumak, ama neyi, neleri derseniz, işte benim küçük okuma listem, bu aralar elimden düşüremediklerim, yazlık önerilerim…  

 

Şairin Romanı: Yıllarca okunacak ve konuşulacak

 

“Doğada sözcük yoktur ama doğada şiir vardır. İnsan doğada olmayan bir şeyin yardımıyla doğada olan bir şeyi yeniden yapar, yaratır… Şiirin kendisi bir çeviridir… Doğanın şiirini yazmaya çalışan şair bunu sözcüklere ve kendi diline çevirir…” Tepeden tırnağa şiirle dolu bir dünya, şiire adanmış insan hayatları… Murathan Mungan’ın Anakara’sı Türk edebiyatının en şiirli fantastik diyarı. Şairin Romanı Faruk Duman’ın da dediği gibi (bakınız. SabitFikir, 20.06.11, "Şiirin Göğünde") bir şiir kılavuzu, şiire ve yaşama dair edebiyat okurunu mest edici, uzun uzun düşündürecek cümlelerle dolu… Şairin Romanı üzerine daha uzun yıllar konuşacağımızdan eminim. Çoğumuzu rahatsız eden o reklam kampanyalarını, çok satan roman edalarını boş verin ve bu yazın en serin en kuytu köşelerinde Mungan’ın özlenen bir rüyayı andıran ütopyasının derinliklerine dalın, derim. 

 

Beat Kuşağı Antolojisi: Her şerden bir iyilik doğar!

 

Sel Yayıncılık ve Altıkırkbeş Yayın bir araya gelip yayın dünyamızda uzun zamandır görülmemiş harika bir dayanışma örneği verdiler: Beat Kuşağı Antolojisi... “Beat’in internet ortamında yasaklı kelimelerden biri olması, kuşağın önde gelen yazarlarından Burroughs’un çevirisinin dava edilmesi, antolojinin hayata geçirilmesinde ateşleyici olmuş. Her şerden bir iyilik doğması böyle oluyormuş demek.  

Beat kuşağı üzerine yazılmış birkaç sıkı yazıyla başlıyor antoloji. Ardından Jack Kerouac, Allen Ginsberg ve William S. Burroughs’dan mürekkep halis Beat kuşağına geçiliyor. Çünkü jazz ritmi Beat yazınındaki en önemli olguysa eğer, Kerouac’ın şiirsel dilinin, yazınının poetik yapısı tüm dinamiğini jazzdan alır; çünkü Amerika’nın sert duvarlarına, okullarına, akademilerine, kurumlarına, düzenin sahiplerine, güç destekli temellerine karşı bir büyük gürleyiştir Allen Ginsberg’in şiirleri; çünkü Burroughs, kendi içinde dahi Beat kuşağının en “öteki”sidir…  Antoloji,  Frisco Asları, San Francisco Rönesansçıları, Black Mountain Ekolü, New York okulu ve aktivist kuşağa da yer veriyor. Romanlarından, öykülerinden alıntılar ve şiirler… Son zamanlarda elim hep bu kitabın üstünde, size de hararetle tavsiye ederim. 

 

Dune: Bir destanı tamamlamak

 

Kabalcı, baskısı uzun zamandır piyasada bulunmayan Klasik Dune dizisinin dördüncü ve beşinci kitaplarını yayımladı. Eğer siz de benim gibi ilk üç kitapta takılıp kaldıysanız, bu yazı dünya edebiyat tarihinin belki de en önemli bilim kurgu dizisini tamamlamak üzere programlayabilirsiniz. Dune Tanrı İmparatoru'nda Paul Atreides’in ölümünün üzerinden üç bin yıl geçmiş, ancak onun oğlu; ömrü binlerce yıla, bedeni kocaman bir solucana dönüşüp tüm gezegene yayılan II.Leto; bir tanrı imparatora dönüşmüş durumda. Dune Sapkınları'nda ise ölümsüz tanrı imparator II. Leto’nun bile ölümünün üzerinden binlerce yıl geçmiş. Tanrı imparator ölü belki ama sistemi hâlâ yaşıyor. Ve imparatorluk hararetle yeni mesihini bekliyor. 

Frank Herbert’ın Mesih mitini araştıran bu büyük destansı öyküsü, yazarının da dediği gibi hem çevrebilimsel bir inceleme hem de insana, insani değerlere ilişkin kaygılara adanmış bir başyapıt. Bir kere başlayınca da sonunu getirmek gerekiyor. 

 

Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu    


“Dünyanın sonu, insanın yüreğinin içinde gelir.” Mitik, şiirsel, düşsel bir disütopya, Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu. 21. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran en dikkat çekici yazarlardan biri olan Murakami’nin bu romanı parçalanmış benliklere dair. Kahramanımız iki dünya arasında gidip gelen, gölgesini kaybetmiş, kafataslarından eski rüyaları okuyan bir adam. Ve onun için dünyanın sonunun gelmesine sadece birkaç saat kalmış. Yazarımız psikolojik gerilim kıvamında, masalsı olduğu kadar da bilimkurgusal bir dünyada varoluşsal bir arayışın içine çekiyor hepimizi.  “Usta müzisyenler bilinçlerini sese çevirir, ressamlar ise renklere ve şekillere. Yazarlar ise öyküye çevirir.” Murakami, romandaki o acayip profesörün ağzından sanki kendi yazarlık sırrını da biz okurlara vermiş gibi. Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu için, kısaca tam yaza layık bir roman diyebilirim.   

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Yazıları

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.

Roman türü denilince aklıma hemen Lukacs’ın ünlü sözü geliyor: “Roman, tanrının bırakıp gittiği bir dünyanın destanıdır.” İlk büyük roman diyebileceğimiz Don Kişot da aslında Tanrı’nın olmadığı bir dünyanın romanıydı. Roman 18 ve 19. yüzyıllarda siyasi politik bir etki alanına sahipti. Bana kalsa siyasi politik etki alanından hiç vazgeçmedi roman.

Edebiyat en basit tanımıyla malzemesi insan olan bir sanattır. Çünkü insanı anlatmada aracısızdır edebiyat. Tarihin insanı anlattığı söylense de, bu bana hep kocaman bir yalan gibi gelmiştir. Öyle ya, insanı tarih değil, edebiyat anlatır. Tarih ise insanı anlatmada yine edebiyattan faydalanır. İnsanın kendini bulması için önce araması gerekir sanırım.

Doğu Batı sorunu yalnızca bizim edebiyatımıza özgü bir sorunlar yumağı değildir aslında, Rus edebiyatında da benzer bir tartışma söz konusudur. Bütün bir 19. yüzyıl romanı daha sonra şiddetlenecek bu tartışmanın ilk alevinin yakıldığı metinlerle doludur.

“Ev ki ayrıntıdır. Susmalar, küçük sevinçler, küçük acılar, küçük konuşmalar, küçük yalnızlıklar...Hepsi hepsi.” Tüm dünyayı eve sığdırmaya çalıştığımız şu günlerde İlhan Berk’in evle ilgili metnine bile küçük şeyleri konu etmesi o kadar güzel ki. Siz nasıl düşünürsünüz bilmem ama bana göre de evle ilgili olan her şey “küçük”tür.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.