Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Şubat ayının 250 TL Değerindeki idefix Hediye Çeki Sahibini Buldu!



Toplam oy: 944
Nayan Chanda
ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık

Sizler okuduğunuz kitapları idefix'te eleştirdiniz, biz de en iyi eleştiriyi seçip ödüllendirdik.

Şubat 2010’da Nayan Chanda’nın Küreselleşmenin Sıradışı Öyküsü kitabını "Bağlanmak Birbirimize" başlığıyla eleştiren Burhan Karabela, bizden tam 250 TL değerinde idefix hediye çeki kazandı!

Siz de okuyun, eleştirin, gönderin, siz de kazanın!


Bağlanmak Birbirimize

20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren küresel süreçler hakkında çok kalem oynatıldı, fakat genellikle küreselleşmenin yakın dönem tezahürlerine ve ekonomik boyutlarına eğilim gösterildi bu metinlerde. Küreselleşme denilince aslında hep kapitalizmin küreselleşmesi söz konusu ediliyor diyebiliriz; fakat acaba kavramı bu bağlama sıkıştırmak ne denli adil bir okumadır? Nayan Chanda bu çalışmasında, küreselleşmeden söz ettiğimizde pek de farkında olmadan insanoğlunun en uzun yolculuğundan bahsettiğimiz fikrinden yola çıkıyor. Afrika kıtasında, bugün Etiyopya diye bildiğimiz coğrafyanın bir köşesinde başlayan ve hızlanarak sürüp giden, bugünden bakarak sonunu tahmin edemeyeceğiz bir yolculuk bu. Neden ve nasıl birbirimize bağlandığımızın öyküsü. Yeryüzünü nasıl fethedip, kendimize bir mekân, bir yurt kıldığımızın öyküsü. İnatçı ve meraklı bir öykü, hırslı ve zalim!

Yazarımız irili ufaklı ayrıntılar üzerinden kuruyor öyküsünü. Sözgelimi bir kahve çekirdeğinin kıtalar arasındaki tuhaf macerasına; minik bir böcekten hâsıl olan bir ipliğin nasıl kervanlar düzülü bir yola vesile olabildiğine; esrârengiz bir mikrobun bir toplumdan diğerine gizemli yolculuğuna ya da çölde ufacık bir mağarada doğan vahyin nasıl yeryüzünün bütün merkezlerine kadar nüfuz edebildiğine; yahut günün birinde doğunun egzotik zenginliklerine ulaşmak iştahıyla yelken açan bir adamın, menziline hiç varamamasına rağmen nasıl olup da bir kıtanın makus talihini değiştirebildiğine dair meselelere odaklanarak yapıyor bunu.

Hırs ve zalimlik demiştik, boşuna değil elbette; küreselleşme zor bir öykü, zora dayalı bir öykü, şiddet dolu ve kanlı bir tarihi var. Batı merkezli kronolojinin Ortaçağ demeyi tercih ettiği o puslu zamanlarda, bilginler merkezi Kudüs olan haritalar çizerler ve bu haritaların çizgilerinin tükendiği yerlerde, sınır bölgelerinde korkunç canavarların yaşadığını varsayarlardı. Sonra bu -plus ultra- insanlar bütün o eski haritaların sınırlarını aştılar hızla ve gerçekten de canavarlarıyla tanıştılar. Kendilerinden âlâ canavar yoktu yeryüzünde, hiç olmamıştı meğer; insan neredeyse canavar oradaydı işte.

Slogana dönüşmüş "yoksulluğun küreselleşmesi" de bir vakıa elbette; çünkü bu yağmanın ve sömürünün de öyküsü. Şu an bizimle aynı gezegen üzerinde bir milyardan fazla insan açlık sınırında yaşıyor. Halihazırda 200 milyondan fazla göçmen ve mülteci var. Artık bir yüksek gerilim hattında sürdürüyor faaliyetini insanlık. Bugünlerde karşı karşıya kaldığımız bir sorunun aşağı-yukarı nereden kaynaklanıyor olduğunu anlamış olsak bile, onu nasıl bertaraf edebileceğimiz konusunda zihinler hiç olmadığı kadar karışık. Artık her şey her şeyle bağlantılı gözüküyor.

Ve hikâye devam ediyor; denildiği gibi, giderek hızlanıyoruz ve bir darbe ve bir darbe daha; kesiyoruz bindiğimiz dalı. Yeryüzünün dört milyar yılda biriktirdiğini hoyratça tükettik şu son birkaç kısa yüzyıllık zaman diliminde. Kendi kendimize daha uzun süre katlanabilecek olsak bile, artık üzerini mesken tuttuğumuz bu mavi gezegenin tahammül sınırlarını zorladığımız çok açık. Öyle ki, bugüne kadar görülmemiş ölçüde yeni trajediler ayaklarımızın dibinde kuluçkaya yatmış olabilirler. Buna karşın tamahkârlığımızla nasıl baş edeceğimiz, alışık olduğumuz yaşam biçimlerimizle yüzleşip yüzleşemeyeceğimiz büyük bir muamma. Şu gün şurada böyle bir becerimiz olduğuna ikna olmak bile az şey değildir. Başka bir küreselleşme mümkün mü ya da başka bir dünya? Bilmiyoruz! Evet, bilmiyoruz, ama öğrenmek zorunda kalacağımız muhakkak.

Son olarak yazarın  çalışmasının önemli bir meziyetinin klasik batı-merkezli bir öykü anlatmamak için gösterdiği gayrette yattığını düşünüyorum. Diğer coğrafyalar ve özellikle de Uzak-Doğu hakkında çok fazla bilgi ve anekdot bulmak mümkün metinde. Küreselleşmeye başka bir gözle bakmak isteyenler için keyifli ve öğretici bir okuma olacağını söyleyebilirim.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.