Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			


Sel Yayıncılık

Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar




Toplam oy: 758

Sadece ülkemizde değil, dünyada da yeni yayınlandı bu kitap, daha geçen yıl. William Burroughs ve Jack Kerouac’ın birlikte ortaya koydukları “Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar”, bu yakınlarda Sel Yayıncılık etiketiyle piyasaya sürüldü.

Hipopotamlar, Burroughs ve Jack yaşadığı sürece zaten basılma şansına sahip değillerdi. Ve belki de buna 2005’e dek aramızdan ayrılmayan Carr’ın da adını katmak lazım, ha, ne dersiniz! Elbette ki O’nun da ölmesi gerekti bu baskının mümkün olması için. Ve en nihayet herkes ölmüştü. Ve sandıkta kalan son hazine ajansların ve Amerikalı yayıncıların yüzünü güldürmüştü. Yayınlanmamak üzere rafa kaldırılan ve tarihi çok net olan bir kitap üzerinde elbette ki dünyada sansasyon yaratılamadı, zira aynı şey kısa seneler önce Jack Kerouac’ın “yastık altında” bulunan tiyatro metni “Beat generation” içinde yapılmaya çalışılmış ama bu naif eser satış grafiği açısından yurt dışı yayıncıların suratını Yolda’nın orijinal metninin basımı kadar güldürememişti. Ne yazık!

William S. Burroughs ilk kitabı olan Junky’de edebi hayatına çok sade ve düz bir anlatı tarzıyla girer, ki kısa sürede bunu anlar ve yazım türünü de tarzını da değiştirerek, deneysel teknikleri kullanmaya başlayarak; bilim kurgu ve komplo teorileri ile bezenmiş anarşist, toplum düşmanı, cyber punk öğeleri taşıyan kişisel edebi tarzını bulur, ortaya koyar, porno-politik onun edebiyatı ile girer hayatımıza. Ki aynı şekilde Jack Kerouac’ında yayımlanmış eserleri, On the Road’a (Yolda, Ayrıntı Yayınları) dek edebi anlamda bir çıkış ortaya koyamayacak ama tıpkı O da WSB gibi, kendi yolunu bulacak ve caz ritimli spontane yazım sitilini ortaya koyacaktı.

Yani bu kitap tarihsel olarak mantıklı ama şimdiki zamandan bakılınca tuhaf gelecek şekilde Beat edebiyatının ana unsurlarını -doğal olarak- barındırmamakla beraber diğer yandan da kimsenin dikkat etmediği şekilde hipster çizgisine yakın durmaktadır. Hatta ben kendi adıma bu alanda Sel’in Türkiye’nin ilk kitabını yakaladığını rahatlıkla söyleyebilirim!

Kitaba eklenen bir son söz var, bu son söz yazarlar tarafından yazılan bir son söz değil, ve Kerouac’ın bir röportajından alıntı ile başlıyor: bu söyleşinin adı “art of fiction” ve bugün hala çok önemli bir belge olmasının da ötesinde bence bir ders ve edebiyat tarihi kitabı niteliğinde; kitap diyorum zira bu gerçekten Paris Review adına yapılan çok uzun röportajlardan biri ve rahatlıkla risale formatında basılabilir. (belki Paris Review’ları Orhan Pamuk önsözü ile kitaplaştırmaya başlayan Timaş Yayınları, Review’ın bu tür yazarlarını da atlamaz!)

Bu metinle ilgilenmek isteyenler için: http://www.parisreview.com/viewinterview.php/prmMID/4260

Sel Yayınları'nın “Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar” kitabı Türkiye’de ilk defa “yeraltı” saçmalığı ve yanlışlığına yer vermeden dönemin gerçek aurasını, sosyal yönelimlerini ve mantalitesini yansıtıp şunu yapıyor: kitabı her şeyden önce Beat etiketiyle yaftalamıyor. Bu metin arkasını kurcalayan okurlar için önemli bir noktadır.
Evet, kitap net olarak bir cinayetin öyküsü üzerine kuruluyor ve hatta 2000 yapım yılına sahip yönetmenliğini Gary Walkow’un yaptığı ve Kurt Cobain’in katili Courtney Love’ın Burroughs’un maktul karısı Joan Vollmer’ı canlandırdığı BEAT (Arayış) isimli film bu cinayet mevzuatını net olarak canlandırmaktadır. 

Kitabın son söz babında yazarı Grauerholz’un atladığı bir noktaya değinerek devam etmek istiyorum yazıma: Kerouac, Burroughs ile beraber Carr’ın Kammerer’i öldürmesiyle ilinti olduklarından dolayı içeri alındıklarında aile nüfuzunu kullanan William S. Burroughs kodesten çıkar lakin Jack’in istenen kefareti ödeyebilecek durumu yoktur ve Jack, o esnada sevgili oldukları hatun kişinin babasının şayet kızıyla evlenmesi halinde kefareti ödeyebileceği teklifine hemen atlar ve kodesten çıktıktan çok kısa bir süre sonra yollarını kadınla ayırır. Bu hikayenin önem noktası yer zaman yukarılarda da küçük küçük değindiğimiz dönemin Amerikan sosyal yapısının iki ana karakterini ortaya koymasıdır; değişimi sergileyen hareket olarak Jack ve Jack’in arkadaşları ile beraber yakın gelecekte karşı duracakları, karıştıracakları, kendincil olanı yaratmak için çabalayacakları Amerika. Allen’ın şiirinde uzun uzun anlatacağı Amerika. Burroughs’un uzaktan müdahale edeceği ve kaçacağı kaçmak zorunda kalacağı ama 1968 Chicago olaylarında Amerika’ya geldiğinde yaşadığı anarşist ortamdan çok etkilenerek “daha önce burada olmalıymışım” dediği Amerika!

Evet Lucien Carr o ya da bu sebepten obsesif ya da değil Kammerer’ı öldürür. Peki bu bir hetero – homo cinayeti midir? İleride eşcinsel olarak anılacak bir edebiyat tarihinin varolma noktasında çok önemli bir durum olmasına rağmen bu cinayet kesinlikle bir heteronun bir homoyu öldürmesi olarak nitelendirilmemelidir. Mesele burada Lucien’ın eşcinsel olup olmaması değildir, birini öldürmüş olmasıdır ve bunun altında da kesinlikle bir homo düşmanlığı yatmamaktadır.

Tıpkı eşcinsel Burroughs’un karısını öldürdüğünde meselenin cinayet olmaması gibi.

Diğer taraftan da karton kapaklı kitaplarını yalancı çıkarmayan bir hayatı fiilen, kendi yaşamlarıyla şekillendirdikleri de net olarak ortadadır. Eşcinsel cinayetler, kadın cinayetleri, uyuşturucu trafiği, Times Meydanı soygunları, açlık, sefillik ve hırsızlık arasında gidip gelen hayatlar, çift cinsiyetliler, işsizlik maaşına göz dikenler, ordudan sürülenler, aylaklar, beat’e yol ve yön verecek olan hipsterlerin merkezinde duran siyahlar, madde bağımlılıkları (işte Allen Ginsberg’in Uluma şiirinin doğum noktası da Allen’ın bu şekilde bir sıralamaya kaçınılmaz olarak gitmesiydi) işte tüm bu ögeler -ve sayılabilir çok daha fazlası- Amerikan halkına (buhrana saplanıp kalmış ve “sapıtmaya” yer arayan bir ülkenin kaybetmiş umutsuz halkına, “yol”un özgürlüğüne ve yeni bir İsa’ya yeni bir İncil’e ihtiyaç duyan halkına) karton kapaklarla sunulan renkli masallardı.

Olayın örgüsünün ilginç ve doğrulayan kısmı ise önem taşır: Türkiye’nin dünya ile 1 yıl arayla tanıştığı bu roman bir “haber”dir aynı zamanda: ve tıpkı dönemin kapak kültürü gibi bizim ‘80lerdeki ucuz renkli boyalı gazetelerinin haber aşkına teğet geçen popüler bir gazete haberi olmuştur bu, kitap olarak yayımlanmadan yıllar yıllar evvel. Aslında diğer yandan Amerika vakti zamanında avangart bir tefrika gibi tek nüshadan okumuştu bu yaşanmış gerçekliği, tek bir nüsha olarak...

Hazırlayan: Şenol Erdoğan



Bu kitabı idefix'ten sayın alın

Yorumlar

Yorum Gönder

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.