Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Kulis


Kulis

küçük İskender




Toplam oy: 351

Cemal Karanlık

 

Efendim, bildiğiniz gibi Sabitfikir adlı bir dergimizin önayak olduğu bazı söyleşiler düzenleniyor. Memleketimizin güzide yazar ve şairleri de bu söyleşilere seve seve katılıyorlar. Elbette, yazarın milletle buluşması iyidir. Ben henüz bu söyleşilere katılma, yazarlarımızı dinleme imkânı bulamadım, inşallah bir dahaki sefere gideceğim…

 

Ben gidemedim ama geçenlerde Nadir kardeşimiz Küçük İskender söyleşisine katılmış, gelip bana izlenimlerini anlattı.

 

Ben Küçük İskender’in şiirini çok severim, sayın okurlar. Bu söyleşiden önce bildiğiniz gibi bazı kışkırtma girişimleri oldu, herhalde bunu yapanların, şairin şiiriyle, dahası şiirle ilgileri yok. Şiire ilgi yok ama şairi hedef göstermeye ilgi gani… Bu heykel konusunda (tükürme, yıkma, hırpalama ve kaldırılması için imza toplama vs) çok yazdım gerçi ama ne yapmalı; sonuç olarak sanata, sanatçıya saldırılar ne yazık ki artıyor, bunlar aynı bakış açısının sonuçları olduğu için de birbirleri ile bağlantılı olarak düşünülmesi gerekiyor: Sanat türlerini boş bırakmıyorlar, biri heykeli parçalıyor, biri şaire saldırıyor.

 

Neyse, Allahtan bu konuda titiz davranmış Küçük İskender, kışkırtmayı yanıtsız bırakmış.

 

Gelelim Nadir’in bana aktardığı söyleşiye…

 

“Mesela, Cemalciğim, İskender şiir mirasına sahip çıkan biri; gençliğinde Edip Cansever’in kitabını beğenmediğini ve duvara çarptığını ama onun değerini sonradan anladığını söylüyor.”

 

“Güzel, ne diyelim…”

 

“Ama şiiri yüceltmesi de hani anlaşılır gibi değil; sözgelimi öykü neyse de, roman için, hani neredeyse, roman bir sanat değildir, demeye getiriyor.”

 

“Şaka yapmış olmasın ulan?”

 

“Valla o kadarını bilemem, arada bunu söylerken gülümsedi ise de ben arkalardaydım, göremedim.”

 

“Bak sana hep derim, bu tür söyleşilerde hep önde olacaksın. Sanatçı milleti bu; bakarsın bir mimikle pek çok şey anlatıvermiş.”

 

“Abi o tiyatrocularda olmuyor muydu?”

 

“Tiyatrocuları karıştırma şimdi, şiirden konuşuyoruz. Neyse, başka ne dedi?”

 

“İşte laf lafı açtı, sonunda ‘aşk yok şiir var’ diyerek şiir şerefine su içti.”

 

“İyi, afiyet olsun. Aşk yok şiir varsa aşk yine var demektir. Şairin hali başka oluyor Nadirciğim.”



Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Kulis Yazıları

 

 

 

 

Yeni romanınız Empedokles’in Dostları, Novalis’in “Romanlar Tarih’in kusurlarından doğar” sözüyle açıldığına göre, size tarihin hangi kısmı kusurlu geldi ve bu yeni romanınız ortaya çıktı?

 

 

 

 

 

Füruzan Yolyapan Hanım’la 9 yıl önce tanıştınız. Bir sohbetten kitaba giden yolculuğu dinlemek isteriz.

 

 

 

 

 

İlk eseriniz Muhtelif Evhamlar Kitabı’ndaki öykülerin tadı damağımızda kalmıştı ve siz, araya beş yıl gibi uzun bir süre koydunuz. Şimdi Kum Tefrikaları çıkageldi. Geçen sürecin edebi kısmını kısaca anlatır mısınız, neler yaptınız?

 

 

 

 

 

Son bir yıl içinde art arda iki ilginç roman yazdınız. Tarihimizdeki yer almış figürlerin hayat hikâyelerini romanlaştırmayı tercih ediyorsunuz. Sizin açınızdan önemi nedir bu karakterlerin?

 

 

 

 

Şermin Hanım, Deli Tarla’nın ortaya çıkışı, içindeki öyküleri bir araya getirme maceranızla başlayalım isterim…

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.