Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

“Trajik Bir İnsan Evladı”: Peter Handke

Nobel en prestijli ödüllerden biri olarak biliniyor. Özellikle “Edebiyat” ödülleri her zaman yeni tartışmalara gebe. Nobel’i alan yazarlar kadar, aday gösterilip alamayan yazarlar da bu tartışmanın konusu. Hakkında bir borsa bile var biliyorsunuz. Ödüller konusunda benim asıl ilgimi çeken şey ise ödülü alamasa da değerinden hiçbir şey kaybetmeyen bazı büyük yazarların ödüller konusundaki tutumu. Bu sayımızda biraz da o yazarların izini sürdük dosyamızda.

 

Her ödül aynı zamanda siyasi bir seçimdir de. Edebiyat, politikadan uzak bir saha değil. Mesela bu sene ödül kazanan isimler açıklandığında Peter Handke ismini duymak herkesi şaşırttı. Geçen seneki “cinsel taciz” skandalından sonra Nobel Komitesi’nin nasıl bir karar vereceği merak konusu olmuştu zaten. Öte yandan, Nobel Komitesi ödülleri verirken Avrupalı ve Avrupa dışı diye iki türlü bir ölçüt çalıştırıyor. Ödüller hakkındaki tartışmalar ne zaman artsa hemen Avrupalı ayarlarına geri dönüyor. Komite, nedense ödüllerden sonra çıkan “politik” tartışmaları hep reddetti. Çünkü ödül verdiği isimler kadar vermediği isimler de tartışma konusuydu. Günümüzde de öyle. Dünyayı sallayan Haruki Murakami gerçeğini görmezden gelerek mesela gitti Kazuo İshigiro’ya verdi ödülü. İshigiro’nun ismindeki Uzak Doğulu çağrışıma aldanmayın, kendisine İngiliz edebiyatını temsilen verildi ödül. Dolayısıyla komitenin seçimleri doğrultusunda bir “yüksek yazı standardı” oluşuyor aslında. Milan Kundera gibi çok önemli bir yazar nedense bu standarda erişemedi hâlâ!

 

Bu seneki Peter Handke tercihi de, komitenin ödülleri artık Avrupa dışına vermeyeceğini çok net gösteriyor. Dünyada aşırı sağ liderler ve popülizm tartışmaları sürerken, Nobel, ödülü gitti Handke gibi zalimin yanında ve mezalimi destekleyen birine vermeyi tercih etti. Handke, eski Yugoslavya lideri Slobodan Miloşeviç’in en büyük savunucularından ve Srebrenitsa Katliamı’nı da reddetmesiyle ün yapmış biri! Aynı zamanda 2006 yılında Lahey’deki hücresinde ölü bulunan Miloşeviç’in cenaze töreninde de konuşma yaptığı biliniyor. Miloşeviç ve Radovan Karadziç gibi soykırımcıların kültürel desteğini sağlayan, Srebrenitsa katliamını örtmek için elinden geleni ardına koymayan Handke, 2006’da verdiği bir söyleşide de kendisini şöyle savunuyor: “Miloşeviç bir kahraman değil, trajik bir insan evladı bense yargıç değilim, yazarım.”
Soykırım ve katliam yapıp mağduru oynayabilen azdır hele hele o soykırımı “masum” ilan edebilen daha az. Bu seneki en “prestijli” Avrupalı edebiyatçı da öyle, on binlerce masum insanı katletme emrini veren birine “trajik bir insan evladı” deyip meseleyi masumlaştırıyor, duygusallaştırıyor. Nobel, Handke tercihi ile birlikte artık önemsenmemesi gereken siyasi bir ödüldür.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Yazıları

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.

Roman türü denilince aklıma hemen Lukacs’ın ünlü sözü geliyor: “Roman, tanrının bırakıp gittiği bir dünyanın destanıdır.” İlk büyük roman diyebileceğimiz Don Kişot da aslında Tanrı’nın olmadığı bir dünyanın romanıydı. Roman 18 ve 19. yüzyıllarda siyasi politik bir etki alanına sahipti. Bana kalsa siyasi politik etki alanından hiç vazgeçmedi roman.

Edebiyat en basit tanımıyla malzemesi insan olan bir sanattır. Çünkü insanı anlatmada aracısızdır edebiyat. Tarihin insanı anlattığı söylense de, bu bana hep kocaman bir yalan gibi gelmiştir. Öyle ya, insanı tarih değil, edebiyat anlatır. Tarih ise insanı anlatmada yine edebiyattan faydalanır. İnsanın kendini bulması için önce araması gerekir sanırım.

Doğu Batı sorunu yalnızca bizim edebiyatımıza özgü bir sorunlar yumağı değildir aslında, Rus edebiyatında da benzer bir tartışma söz konusudur. Bütün bir 19. yüzyıl romanı daha sonra şiddetlenecek bu tartışmanın ilk alevinin yakıldığı metinlerle doludur.

“Ev ki ayrıntıdır. Susmalar, küçük sevinçler, küçük acılar, küçük konuşmalar, küçük yalnızlıklar...Hepsi hepsi.” Tüm dünyayı eve sığdırmaya çalıştığımız şu günlerde İlhan Berk’in evle ilgili metnine bile küçük şeyleri konu etmesi o kadar güzel ki. Siz nasıl düşünürsünüz bilmem ama bana göre de evle ilgili olan her şey “küçük”tür.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.