Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Şiir


Şiir / Sabahattin Yalkın

B O S T A N C I




Toplam oy: 593

1. İstasyon kahvesinde vakit orta-şekerli
    kahvesini içerken bile
    sürer insanın yalnızlığı …


2. Çınarların yaşları gölgelerinden büyük
    Birbirine karışmış mayıs serçelerinin sesleri
    ne erkeği belli ne de dişisi
    öyle içkenler ki sevişmelerinde
    İlk gençlik günlerim sanki
    seviye boğulmuş bahar teni tüyleri …

          
3. Göçmen kızı Vechinur’ un beyazlığı
    bir ömür boyu 
    açıp saçıyorum tüm bohçasını
    karnı kalça kabası sıcaklığı    
    öpüleri … çıtırtılı kuş yemleri     
    ve hiçbir şarkıya sığmayan özlemi
    üstüme yıkılmış bir dağ şimdi …


4. Kimsenin umurunda değil
    gözlerimin ardındaki kavga                         
    eski güneşleri ayıklarcasına
    başlıyorum günlerimi ayıklamaya                            
    sularını bırakıyor ıslak bir gölge …

5. Hüzün verici tren sesleri                    
    nedense hep ayrılıkları anımsatıyor
    ölümlü dirimli bir sürü insan
    kimi suskun birer sustalı
    kimi öbür-dünyalı …


6. Gönlüme yer arıyorum masada
    susam kırıntıları arasında
    ilk öptüğüm kadını
    ne yüzü aklımda
    ne de adı … 
                                                     
                       
7. Kırmızı mıydı Havva’nın elması
                                             sarı mı
    seninki daha dünkü elma
    şimdilik dursun dalında 
    çiçek açmasını bekleme
    kurşunların değdiği yerde                         
    beni sevilemeye kalkma yeniden
    durup dururken iş açma başıma
    ya eski sevgenliğim debreşirse …



  Mahmut Temizyürek

Sabahattin Yalkın (1934). “Bir giz bu benim su yaşım suların akağında/İlk nerede karıştı kanıma son nerede” diyor bir şiirinde Sabahattin Yalkın. Ömrünü suların bilgisine adamış biri söylüyorsa bu dizeleri (su mühendisidir Yalkın), biraz daha durmalı. Aklımızdan, aklımızın sınırlarından nerede kuşkuya düşmüşsek orada başlar kendilik serüvenimiz. Örneğin suların bir aklı olduğunu düşünmek, tutunduğumuz, önemsediğimiz bütün akıl yollarını altsüst edebilir. “Sular bizden akıllıdır, memnun olur/ sadece ağaçlardan” deyip çıkmıştı Dağlarca. Suyun aklının bir ruhu olmalı demişti Gaston Bachelard, bu önermeyi suyun bütün hallerine bakan bir gözle yanıtlamaya çalıştı, filozof çılgınlığıyla.Yalkın bu soruyla başladı şiire, ilk gençlik çağında. Asi ırmağının kıyısında doğmuş biri için olağan bir soruydu belki ama yanıtını yalnızca mühendislik bilgisiyle değil, şiir bilgisiyle aradı, suyunda iki kez yıkanılmayan bu akıcı ruhun devinimleri için şiirin dilini öğrendi kendi dili içinde. Kimbilir hangi derinlikten süzülüp yeryüzüne çıkan gözeden sıçrayan damlaları düşündü. İzini sürdü bugünde, tarihte, Akdeniz’de, aşkta, daha çok aşta. Asi Irmağı’nda, Habibneccar Dağı’nın berrak sularında, dirimin aşktan güç alarak esridiği tende... Irmakların üzerine düşen koyu sis, bir hâle gibi sarıp kuşattı Yalkın’ı; sonsuza uzanmış bir arayışla şiir ile akarsuyun yoldaşlığına bağlandı. Sözü eksilterek, yinelemelerden sakınarak, ama tıpkı ırmaklar gibi bir nakarat bulduğunda onu bir şarkı gibi mırıldanarak gezindi durdu su boylarında. İnsanlığın çocukluk çağı diye sevdiğimiz Antik Çağ’ın şairlerine benziyordu, bu modern şair; güneşin, toprağın, havanın ve suyun hesaba dönüşemeyen sihrinin peşindeydi. Daha çok Anadolu’da, Güney’de, Filistin’de ve kuşkusuz en çok da İstanbul’da gezindi. Yalkın, sayısı 10’u bulan şiir kitaplarında, aklın bağışladığı birikime saygı duysa da, o bilginin değil, suyun öğrettiği bilgeliğin peşinde oldu. Bu tür bilgelikte tersine akma bilinci ve yeteneğini de buldu, her bir anının biricik, tekil, asla genelleşemeyecek olan hakkını vererek, “Bostancı”da olduğu gibi.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şiir Yazıları

 

Riitta Cankoçak

bilmece

 

kadın derin bir devlettir

atlarla gider

yosunlarla döner her gece.

CÜMLE HAYAT

Soner Demirbaş

 


Yem olmamak için azgın fırtınaya, sığınmıştım bir ardıcın kovuğuna

 

Gonca Özmen

 

BÖLÜNMELER

 

Kusura, vardım 

Benimdir dedim bu eski söz

 

Kime açıldıysa kapılar 

Kapananı benim dedim

 

Beni bir avuntudan oldurmuşlar 

De ki sıkıntının içini oymuşlar 

Böyle böyle sezdim dilin de sabrı var 


Buyur, karıştır çekmecemi,

sana yazdığım şiiri bul.


Atmakta üstüne yok; hay hay,

fırlat yere, onca kelimeyi.


Sina gelir, süpürür.


***


Seni salıncağa..  

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.