Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Pablo Neruda'yla söyleşi: Adımı değiştirmek yaptığım ilk direnişçi hareketti


30 Eylül 1969'da Şili Komünist Parti'den başkan adayı olan Pablo Neruda,  o tarihlerde yaptığı bir konuşmasında “Hayatımı şiir ve politika diye ayırmayı hiç düşünmemiştim,” demişti.

 

 

Güçlü bir aday olmasına rağmen adaylık koltuğunu Salvador Allende'ye bırakan şair, “Ben, onlarca yıldır ülkemin milli mevcudiyetinin badireler ve zorluklar içinde olduğunu bilerek yaşayan ve insanlarının hem tasasından hem de neşesinden birer parça alan bir Şililiyim. Bunlara yabancı değilim, bunların içinden geliyorum, o insanların bir parçasıyım. İşçi sınıfından bir aileden geliyorum... Hiçbir zaman iktidarın yanında olmadım. Misyonumun ve görevimin Şili halkına hizmet etmek olduğunu hissettim ve bunu eylemlerime, şiirlerime yansıttım. Onlarla birlikte şarkılar söyleyerek ve direnerek yaşadım" demişti.

 

 

Dört ay süren zorlu kampanyalardan sonra solun bölünmemesi için adaylığını çeken Neruda,  Halk Birliği'nin adayını desteklemek üzere istifa etmişti.

 

İşte Rita Guibert'in ünlü şairle istifasından hemen önce, Ocak 1970'te, Isla Negra'daki evinde yaptığı söyleşi:

 

 

 

Adınızı neden değiştirdiniz, “Pablo Neruda” ismini seçmenizdeki neden nedir?

 

 

P.N.: Hatırlamıyorum. 13-14 yaşlarındaydım. Babamın yazmak istememden duyduğu rahatsızlığı hatırlıyorum. Tamamen iyi niyetiyle, yazarlık yaparak aileme ve kendime zarar vereceğimi, özellikle de hayırsız bir evlat olacağımı düşündü sanırım. Böyle düşünmesinin ailevi nedenleri vardı ama bu nedenlerin benim için bir değeri yoktu. Adımı değiştirmek yaptığım ilk direnişçi hareketti.

 

 

Adımı değiştirmek ilk direnişçi hareketimdi

 

 

“Neruda” adını Çek şair Jan Neruda'dan mı aldınız?

 

 

P.N.: Onun kısa bir öyküsünü okumuştum. Hiçbir şiirini okumadım ama  Stories from Malá Strana (Malá Strana'dan Öyküler) adında, Prag'daki sıradan komşulukları anlatan bir kitabı vardı. Yeni adımın oradan gelmesi muhtemel. Dediğim gibi, olayın tamamı hafızamda hatırlayamacağım kadar eskide kaldı. Buna rağmen, Çek halkı beni onlardan biri olarak, halkının bir parçası olarak düşünüyor ve onlarla çok samimi bir ilişkimiz var.

 

 

 

 

 

Eğer başkan seçilirseniz yazmaya devam edecek misiniz?

 

 

P.N.: Yazmak benim için nefes almak gibi. Nefes almadan yaşayamayacağım gibi, yazmadan da yaşayamam.

 

 

 

Siyasetin başarılı şairleri kimler?

 

 

P.N.: Çağımız yönetici şairlerin çağı: Mao Tse Tung ve Ho Chi Minh. Mao Tse-tung'un başka marifetleri de var: bildiğiniz gibi mükemmel bir yüzücü, benim olmadığım bir şey. Senegal devlet başkanı Léopold Senghor da mükemmel bir şair.  Martinique'de Fort-de-France'in belediye başkanlığını yapan Aimé Césaire da çok başarılı. Benim ülkem Şili'de, daha önce hiç şair devlet başkanı olmamasına rağmen şairler her zaman politikaya müdahale ederdi. Diğer yanda  Latin Amerika'da Venezuela'nın başkanlığını yapmış olan yazarlar var; Rómulo Gallegos bunlardan biri.

 

 

 

Şiir okumadığımda insanlar hayal kırıklığına uğruyor

 

 

 

Başkanlık kampanyanızı nasıl yürütüyorsunuz?

 

 

P.N.: Bir platform kuruldu. Öncelikle, her zaman halk şarkıları var ve politik kampanyalarımızın içeriğini duyuran birileri var. Daha sonra ben halkla doğrudan, daha özgür ve daha az organize olunmuş ama daha şiirsel bir şekilde konuşacağım. Neredeyse her konuşmamı şiirle bitiriyorum. Şiir okumadığımda insanlar hayal kırıklığına uğruyorlar. Tabi ki politik düşüncelerimi de duymak istiyorlar ama politik ve ekonomik konuşmalardan çok yeni şeyler duymaya ihtiyaçları var.

 

 

 

Şiir okuduğunuzda insanlar nasıl tepki veriyor?

 

 

P.N.: Beni çok seviyorlar. Bazı yerlere giremiyorum ya da çıkmakta zorluk çekiyorum. Beni kalabalıktan koruyan özel eskortlarım var, çünkü insanlar etrafıma toplanıp baskı yapıyorlar. Bu her yerde olan bir şey.

 

 

Eğer Şili devlet başkanlığı ve Nobel Ödülü arasında bir seçim yapmak zorunda kalsanız, hangisini seçersiniz?


P.N.: Bunlar hayali şeyler, bu soru için bir cevap vermem zor.

 

 

Şimdi Başkanlığı ve Nobel Ödülü'nü şu masaya koysalar?

 

P.N.: Şimdi onları tam önüme, şu masaya koysalar, gidip başka bir masaya otururdum.

 

 

Nobel Ödülü'nün Samuel Beckett'e mi verilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

 

P.N.: Evet, öyle düşünüyorum. Beckett kısa ama enfes şeyler yazıyor. Nobel Ödülü, yere düşse bile her zaman edebiyat için bir onur olarak kalacaktır. Ben ödülün doğru kişiye gidip gitmediğini tartışan biri olmadım hiçbir zaman. Ödülle ilgili önemli olan şey nedir -eğer bir öneme sahipse- yazara saygın bir ünvan bahşeder. Asıl önemli olan budur.

 

En güçlü anılarınız hangileri?

 

P.N.: Bilmiyorum. En güçlü anılarım, belki de, İspanya'daki yaşamıma ait anılarımdır. Şairlerle aramızda müthiş bir kardeşlik vardı. Ben Amerikan dünyasında böyle bir yakınlık görmedim, Buenos Aires'te söyledikleri gibi alacraneos (dedikodu) ile doluydu.

 

 

 

 

 


The Paris Review'dan çeviren: Ceren Kavak

 

 




Toplam oy: 1137

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.