Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

SabitFikir'in nisan sayısı çıktı: Edebiyat oyunları



Toplam oy: 2602

İnternetin en çok okunan edebiyat eleştiri sitesi Sabitfikir.com'un matbu versiyonu olan SabitFikir dergisinin nisan sayısında dosya konusu, bir oyuncu-okur yakınlaşması olarak edebiyat oyunları.

 

“Bilgisayar oyunları artık edebi eserlerde bulunabilecek metinsel özellikler barındırıyor. Roman gibi bir olay örgüsü ve bir serim-düğüm-çözüm kurgusuna sahipler. Okur ve oyuncunun iç içe geçtiği bu türün yaratıcıları da bir ‘yazar’ gibi üretimde bulunuyor.”

 

Atari salonlarında oynadığımız jetonlu oyunlarda bilmece çözmeye, kılıç savurmaya veya obje toplamaya çalışırken ne zaman adım attık "metne dayalı macera oyunları"na? Peki bu oyunları edebi birer metin olarak kabul edebilir miyiz gerçekten de? İşte Fatma Cihan Akkartal bu sorulardan yola çıkarak oyuncu, okur ve yazarın birbirine karıştığı bir bağlamdan söz ediyor dosya sayfalarında. Otostopçu’nun Galaksi Rehberi’ni, Godot’yu Beklerken’i, Muhteşem Gatsby’yi yalnızca birer roman olarak bilenleri bu edebiyat eserlerinin 8-bit, flash bilgisayar oyunu uyarlamalarıyla eğlenmeye, edebiyat ile bilgisayar oyunlarının buluştuğu dünyaya davet ediyor.

 

SabitFikir orta sayfalarının vazgeçilmezi halini alan Kararsız Okur infografiğinin başlangıcında da iki soru var: Romanların filme ya da diziye uyarlanmasından bile tatmin olmayan edebiyat okurlarına, kitaplardan uyarlama bilgisayar oyunları nasıl sevdirilir? Pek kitap okumayan sıkı bir "gamer", bilgisayar oyunlarına sızmış edebiyat yoluyla çaktırmadan kitaplara yönlendirilebilir mi? Cevaplar için okları izleyin! Kararsız Okur'u her zamanki gibi Aysu Önen hazırladı ve Sedat Girgin resimledi.

 

 

Güvenilir kitap eleştirileri için

 

 

SabitFikir'in nisan sayısı güncel kitap eleştirileriyle de dopdolu!

Murat Menteş, Muzaffer Tayyip Uslu, Ruta Sepetys, Umay Umay, Juan Rulfo, Fazlı Necib, Chuck Palahniuk, Aras Ören, Ray Bradbury, Damon Galgut ve Gündüz Vassaf’ın eserlerini güvenilir eleştirmenler Hayati Roman, Bedia Ceylan Güzelce, Selçuk Uygur, küçük İskender, Aykut Ertuğrul, A. Ömer Türkeş, Nazan Maksudyan, Aysu Önen, FikriSabit, Yankı Enki ve Ferhat Uludere yorumluyor.

Ayrıca Melisa Kesmez, senaryosu Levent Cantek’e ait edebi nitelikli 21 hikayesiyle 19 çizeri bir araya getiren grafik roman seçkisi Dumankara’ya değinirken; Fisun Yalçınkaya da usta çizer Jean Pierre Gibrat’nın elinden çıkma Erteleyiş isimli çizgi romanı değerlendiriyor.

 

 

 

Rodriguez, Müslüm Gürses ve Mona Rosa

 

 

 

Kaya Genç, İstanbul Film Festivali programında yer alan Bir Şarkının Peşinde belgeselinin yıldızı Sixto Diaz Rodriguez’de gördüğü Melville’in Bartleby’sinden izlerin peşine düşüyor; Süreyyya Evren de yazısında herkesin Müslüm Gürses’inden bahsediyor. Ayşe Çavdar ise “Mona Rosa”nın gerçek hikayesini anlatıyor. 

 

SabitFikir’in 26. sayısında gazeteci Hasan Cömert, Barış Müstecaplıoğlu ile internet ve sosyal medya muhalifliği hakkında söyleşirken; Melisa Kesmez de Londra Kitap Fuarı’nın, orada "odak ülke" olarak yer alacak Türkiye’ye ne katacağını edebiyat dünyasından isimlere soruyor. Görüşler epey farklı!

 

Dünyadan bölümünde Mert Tanaydın her daim çocuk kalacak yetişkin okurları kendisine giderek daha da çok çeken iki yazarı, Neil Gaiman ile China Miéville’i, ele alıyor. Gölgede Kalanlar’da Ceyhan Usanmaz, Nabokov’un akademisyenliğini; Kelebek Etkisi’nde Elif Tanrıyar da, 1 Nisan dolayısıyla, her şakanın insanı güldürmeyeceğini hatırlatıyor. Bunun yanı sıra Oylum Yılmaz, İsmail Güzelsoy’un Saf’ını anlatırken, Sibel Oral'ın hazırladığı "Okuma Listesi" de bu ay 3+1 kitaptan oluşuyor. Özen Yula, Keşfet bölümünde SabitFikir okurlarına kendi el yazısı ile Çocukluğun Soğuk Geceleri’ni öneriyor.

 

SabitFikir'in "oyunlu" kapak illüstrasyonu Onur Atay’a ait. Ancak çizimler bununla sınırlı değil, iç sayfalarda dikkatli gözler, çok sayıda genç çizerle de karşılaşıyor.

 

SabitFikir'i nereden bulacağız?

 

Yayın yönetmenliğini Elif Bereketli'nin yaptığı SabitFikir, Idefix ve Prefix paketleriyle ücretsiz. SabitFikir’in içeriğini ve daha fazlasını www.sabitfikir.com adresinde bulmak mümkün. Daha detaylı bilgi isterim derseniz, tıklayın!

 

 

 

 


 

 

 

İŞTE KAPAK ÇALIŞMASINDAN BİR TADIMLIK:

 

Fatma Cihan Akkartal

 

1962’de Massachussetts Teknoloji Enstitüsü’nde yeni kurulan bilgisayar odasında canları sıkılan bir grup öğrenci, iki oyuncuyla oynanan, her bir oyuncunun torpidolarla diğerinin uzay gemisini vurmaya çalıştığı Spacewar!’u “yazdıklarında”, genel kullanım için dolaşıma girmiş “bilgisayar oyunu” diye bir şeyden eser yoktu. Bilgisayarlar için oyun yazma fikri o zamandan bu zamana epey gelişti, çeşitlendi. Artık çoğu bilgisayar oyununun tıpkı bir roman gibi bir olay örgüsü,  bir serim-düğüm-çözüm kurgusu, bir karakter motivasyonu ve edebi eserlerde bulunabilecek diğer metinsel özellikleri var. Öyle ki bu görece karmaşık kurmaca yapısının artık bilgisayar oyunları için de hayati bir önem taşıdığını söylemek abartı olmaz.

Peki, edebiyatla bilgisayar oyunlarının kesişim kümesi bu biçimsel özelliklerle mi sınırlı? Elbette değil. Okuru ve oyuncuyu yan yana koyan, birbirine benzeten başka bir şey daha var. Bu, oyuncuyu bilgisayar oyununa, okuru da edebiyata çağıran duygudan başkası değil. Gündelik hayatın dışına adım atmanın, kendimizinken başka bir hikayeye dahil olmanın yolu bazıları için nasıl edebiyatsa, bazıları için de bilgisayar oyunları. Elbette bir romanı bir bilgisayar oyunuyla karşılaştırmak, birbirine yeğ tutmak değil bu. Bahsettiğim, bir bilgisayar oyunu “yazar”ının, bugün artık bir roman yazarının kaygılarına benzer kaygılar taşıdığı ve benzer bir üretim sürecine girdiği ve ortaya çıkan ürünün okur ya da oyuncuya benzer şekillerde hizmet etmesi. “İyi” edebiyatın ne olduğuna herkesin vereceği farklı bir cevap olduğu gibi, iyi bir bilgisayar oyununun nasıl olması gerektiği konusunda fikirler çeşitli. Yine de üretilen şey bir roman ya da bir oyun olsun, onu kıymetli kılan kıstaslar arasında ortaklıklar var.

Dolayısıyla bu iki farklı alanın kaderlerinin birbirine ayrılmaz biçimde bağlanmış olduğunu görmek zor değil. O halde gelin biraz bilgisayar oyunlarının önlenemez yükselişine birlikte göz atalım.



SANAL GERÇEKLİĞİN DOĞUMU



Çeşitli prototipleri daha erken tarihlerden beri mevcut olmakla birlikte, Spacewar! bilgisayar oyunları dünyası için yazının icadı yani tarihin başlangıcı sayılabilir. Bilgisayar oyunlarının önlenemez yükselişinin başladığı yıl aynı zamanda, Küba Füze Krizi’nin gezegenimizi Mad Max senaryosunun eşiğine getirdiği yıldı. Dünyanın iki kutbu arasındaki uzaya gitme yarışı pek çok icadı beraberinde getirmiş, getirmeye devam edecekti. O günlerde Soğuk Savaş stratejistleri, Oyun Teorisi ve Nash Dengesi gibi sofistike konuları akademi ve siyasetin arenasında evirip çevirerek nükleeri, uzayı, düşmanı ve makineyi ehlileştirmenin yollarını ararken eş zamanlı olarak paralel bir dünya da ortaya çıkıyordu.

 

Simülasyonların, kuantumun, yapay zekanın, sanal gerçekliğin, program dilinin dünyasıydı bu. Neticede, yalnızca eğlence güdüsüyle şekillenen ve önceleri üniversitelerin bilgisayar odalarında programcıların kendi aralarında değiş tokuş ederek dolaşıma soktuğu, derken ticarileşen bilgisayar oyunları çok geçmeden popüler kültürde yerini buldu. Spacewar!’u takip eden Space Travel, Galaxy Game, Space Invaders gibi oyunların yalnızca isimlerine bakarak bile bilgisayar oyunlarının yarattığı yeni oyun evreninin de tıpkı diğer kültür ürünleri gibi siyasi ve toplumsal paradigmadan bağımsız olmadığı anlamak mümkün.

 

 

SPACEWAR’DAN DUNGEONS & DRAGONS’A…

 



1960’ların başında ortaya çıkan Spacewar ile bugünkü bilgisayar oyunları arasında uzun bir mesafe var elbette. Bu mesafenin ilk köşe taşı 1972’de kurulan Atari’nin piyasaya sürdüğü ve ilk başarılı ticari oyun olarak görülen Pong’du. Atari, adını 70’lerin başında ülkemizde de popüler olan Magnavox oyunu ile birlikte duyurdu. Magnavox ve Pong, fiziksel engellerin aşılmasını gerektiren ve el-göz koordinasyonu ile tepki hızına dayalı “aksiyon” türünün, Spacewar ise atari salonlarında oynadığımız jetonlu oyunlar olan “arcade”  türünün ilk örnekleriydi. Lakin bilgisayar oyunları dünyasında asıl devrim 1976’da gerçekleşti. Rol yapma oyunu (Fantasy Role Playing / FRP) Zindanlar ve Ejderhalar’dan (Dungeons & Dragons) esinlenen macera türünün ortaya çıkışıyla birlikte “metne dayalı macera” (text based adventure) oyunları silsilesi başlamış oldu. Bilgisayar oyunlarının palazlanarak, tıpkı bir kurmaca metin gibi yazılmaya başlanması da o vakitlere denk gelir.

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.