Eleştiri Arşivi

Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Ben dünyanın kaç bucak olduğunu öğrenmeye başladığımda, rahmetli babacığım kapımızın önünde çuvalları düğümlüyordu. Şu cihana dair kalbime düşen ilk hüznün, şu âlemdeki ilk mesuliyetimin adıdır Bosna. Tarih sayfalarına düşen sayısız utanç tablolarından biri, vicdanlarını, tüm duyularının biricik refahı için gözden çıkaran şu koca dünyanın, nemrut sessizliğidir.

//php print_r ($fields); ?>
Edebiyatta sıklıkla karşımıza çıkan bir ikilem vardır: Suçlu kim? Suçu işleyen insanın kendisi mi, içinde büyüdüğü toplum mu?
Bir yerde suç varsa, mantıken en azından bir suçlunun da olması gerekir. Peki, suçlu o kişi midir yoksa esas suçlu, o kişiyi suç işlemeye iten -yönelten, teşvik eden, mecbur bırakan- toplum mudur?

//php print_r ($fields); ?>
İslam’ın irfânî ve hikemî unsurları, yalnızca geçmişte değil günümüzde de dışarıdan ve içeriden muazzam bir teveccühün odağıdır. Kimileyin kütüphane raflarında görmeye alışık olduğumuz elyazması ya da matbu eserlerde böylesi unsurların varlığından haberdar olmamız, sırası geldiğinde müracaat edilsinler diye onları titizlikle gözden geçiren bazı iştiyaklı ilim adamları vesilesiyledir.

//php print_r ($fields); ?>
Bazı insanlar hayaletlerin varlığına inanır. Sadece geçmişte değil, bilimin ve teknolojinin epey yol katettiği günümüzde de hayaletlere inanan insan sayısı oldukça çok. Bu varlıkları gördüklerini yahut duyumsadıklarını iddia ederler. Bazısı daha ileri giderek parapsikolojiyle ilgilenir, ne kadar sahte bilim olarak görülse de hayaletleri bilimsel çerçeve içinde kanıtlama çabasına girer.

//php print_r ($fields); ?>
Bir deste gül ne işine yarar
Onun yerine, gel benim gülistanımdan bir yaprak al
Gül ancak beş altı gün yaşar
Bu gülistan daima ter-ü tâze durur
(Sâdi)

//php print_r ($fields); ?>
Gerek akademik, gerek edebi, gerek felsefi, hatta irfanî kaynaklara baktığımızda, delilik üzerine sayfalarca, kitaplarca, ciltlerce yazıldığını rahatlıkla görebiliriz. Şairler de bolca bahseder delilikten, Doğu kültüründen Batı kültürüne hemen hemen tüm düşünürler, filozoflar, velîler de.

//php print_r ($fields); ?>
Gündelik hayatta sık sık kullandığımız iki söz ediminin birbirlerine yakınlıkları da dikkat çeker: Söz vermek ile yemin etmek. Gerçi söz vermenin seküler, yemin etmenin ise kutsal olandan hareketle anlamlandırılabileceği ileri sürülebilir. Buna göre söz vermede kişi kendi itibarını pey sürmektedir. Sözünü tutamazsa itibarını yitirecektir.

//php print_r ($fields); ?>
Yaşar Nabi’nin yayımladığı ilk kitaptı Otuz Beş Yaş

//php print_r ($fields); ?>
Tür olarak deneme, bir Rönesans armağanı. Montaigne gibi kalemi ile öznelliğin dibini de bulsa Bacon gibi nesnellik kaygısını da öne çıkarsa işin bir ucunda bireyciliğin doğuşu var.

//php print_r ($fields); ?>
Lisede gittiğim bir fotoğraf sergisinin hayatımı değiştirdiğini söyleyebilirim. NTV’nin “O An” sergisi, Levent’te. O kadar etkilendim ki -özellikle “Gökyüzüne olta atan adam”- heyecandan kitapçıya gidip birkaç teknik fotoğraf kitabı aldım -hiçbirini okumadım. Ama fotoğrafçılığı merak etmeye başlamıştım.
