Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Edebiyatın en ünlü dedeleri




Toplam oy: 902

Dede olmanın, bir erkeğin başına gelebilecek en güzel şeylerden biri olduğu söylenir. Genç bir baba olarak yaşadığı afallama ve korkuyu yaşı kemale ermiş, olgun ve deneyimli bir dede pek yaşamaz ne de olsa. Üstelik işe gitmek vb sorumlulukları da artık gündemde olmadığından bir dede torunuyla dilediğince, rahat rahat vakit geçirebilir. Diğer bir deyişle, bir çocuğun dedesi olmak onunla kurulabilecek çok özel ve keyifli bir bağdır. Bu bağ elbette edebiyata da konu olmuş; kimi yazarlar doğrudan dede ile torunu arasındaki bağı konu edinirken kimi yazarlar da çoktan torun torbaya karışmış adamları merkezlerine almışlardır. Yani kimler mi? Şöyle buyurun:


Naim Efendi - Kiralık Konak


Çilekeş bir dededir Naim Efendi. Torunları güzel ve süslü Seniha ile sefahat düşkünü Cemil’in davranışlarından oldum olası rahatsız olan ama yumruğunu da masaya vuramayan pasif bir adamdır. Bu yüzden olayların gidişatına değiştirmeye de bir türlü kadir olamaz, hikayenin akışı içinde sürüklenip gider mütemadiyen.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Vito Corleone - Baba


Mario Puzzo’nun dünyaca ünlü romanı Baba’nın, romanın kendisinden de ünlü babası Vito Corleone’nun kulağa o kadar da sempatik gelmediğinin farkındayız. Hele ki romanın film uyarlamasında Vito Corleone’u oynayan Marlon Brando’nun o meşhur "bulldog" yüzünü düşününce Vito Corleone’un sizi parka götürüp salıncakta salladığını hayal etmek pek kolay değil. Fakat unutmamak gerekir ki Vito Corleone şu hayatta ne yaptıysa ailesi için yapmıştır. Onun için ailesinden daha önce gelen hiçbir şey yoktur. Ailesi için adam öldürmekten çekinmeyen bir adam torununu salıncakta sallamaktan da çekinmez!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İmam – Sinekli Bakkal


Sinekli Bakkal
’ın meşhur imamı, yani Rabia’nın dedesi ürkütücü bir ihtiyar adamdır esasında. Despotluğuyla nam salmış, mahalle içinde korkulan biridir. Torunu Rabia her ne kadar onun hiç istemediği, zennelik eden bir adamdan sebep olmuş olsa da İmam Rabia’yı tümüyle kendine uygun bir şekilde, bir hafız olarak yetiştirir. Fakat yine de Rabia’nın, annesi Emine’nin kaderini tekrar etmesine engel olamaz. İmam meşhur karagözcü ve zenne Kız Tevfik yüzünden bir kez daha terk edilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Büyükbaba Joe - Charlie'nin Çikolata Fabrikası


Büyükbaba Joe muhtemelen edebiyat tarihinin en sevimli dedelerinden biri. Kendisi aynı zamanda Çikolata Fabrikası’nın eski işçilerinden; fakat Willy Wonka özel tarifini çaldırınca onu da diğer işçilerle beraber kovmuştur. Büyükbaba Joe Çikolata Fabrikası’nı en iyi bilenlerden biri olarak torunu Charlie’yi katılacağı o çok özel turda yalnız bırakmaz. Biraz şaşkın, çokça komik ve bir o kadar da sevimli bir dededir Büyükbaba Joe.

 

 

 

 

Davut Bey – Aylaklar

Örneğine az rastlanır, maceracı bir dededir Davut Bey. Mütemadiyen keşfedeceği yeni dünyaların, bulacağı hazinelerin hayalleri içinde debelenir durur. Bu yolda karısının ailesinden gelen serveti çarçur etmekten de geri durmaz. Kendi kızı, torunu Muammer’i doğururken ölmüştür. Bu yüzden eşi Leman Hanım kendini Muammer’in annesi sanır ama Davut Bey kendisini Muammer’in babası sanmaz. Çünkü ne de olsa Muammer’in babası Galip hayattadır. Daha da önemlisi göz önündedir, Galip de kayınpederi Davut Bey gibi bir içgüveysidir. Hal böyle olunca, Davut Bey de, müşfik bir dededen ziyade maceraperest bir ihtiyar olmayı tercih eder.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Almöhi- Heidi


Bu isim size pek bir şey ifade etmemiş olabilir. Ama size Heidi’nin dedesini sorsak muhakkak hatırlarsınız. İşte başlarda huysuzlukta ve ürkütücülükte Vito Corleone ile yarışabilecek bu ihtiyar adamın adı Almöhi’dir. Heidi’nin dedesi Almöhi aynı zamanda katı bir görünüşün altında yatan yumuşak bir kalbin ilk temsillerinden biridir. Başlarda bize ne kadar korkunç görünürse görünsün, Heidi’nin ısrarcı sevimliliği karşısında o da yumuşar ve sonunda akça pakça bir ihtiyara dönüşür okurunun gözünde.

 

 

EK

 

 

 


 

 

 

Bu yazı www.barnesandnoble.com adresinden derlenmiştir.

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.