Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Filmekimi'nde edebiyat da var!




Toplam oy: 1225

Memleketin kuşkusuz en önemli sinema festivallerinden biri olan Filmekimi, 28 Eylül- 6 Ekim tarihlerinde 12. kez seyirciyle buluşacak. Yaklaşık 40 filmi sinemaseverlerle buluşturacak festivalde bu yıl edebiyata da yer var!

 

 

 

La Vie d'Adèle (Adele’in Yaşamı)


 

 

Balıklı Bulgur ve Siyah Venüs gibi etkileyici filmleriyle kendine has politik bir estetik yaratan Tunuslu yönetmen Abdellatif Kechiche'nin Fransız yazar Julie Maroh'un Le bleu est une couleur chaude (Mavi En Sıcak Renktir) isimli grafik romanından uyarladığı La Vie d'Adèle, Cannes'da Altın Palmiye'ye uzanmış, aynı zamanda tüm eleştirmenler ve izleyiciler tarafından övgüyle karşılanmıştı. İki genç kızın uzun yıllara yayılan birliktelikleri üzerinden aşkı, cinselliği ve tutkulu bağlılığı sorgulayan film, Cannes'da sanat ve sansür tartışmalarına da yol açmıştı. Son yılların en başarılı grafik roman uyarlamalarından biri olarak gösterilen La Vie d'Adèle, Lea Seydoux ve Adele Exarchopoulos'un kusursuz oyunculuklarıyla da akıllardan çıkmayacak bir yapıta dönüşüyor.

 

 

 


 

 

The Congress (Kongre)

 

 

 

2008 yapımı Beşir'le Vals adlı canlandırma filmiyle Oscar'a aday gösterilen ve birçok festivalden ödüller alan Ari Folman'ın Cannes'da gösterilen son filmi The Congress, bilimkurgu edebiyatının ustalarından Stanislaw Lem'in kült bilimkurgu romanı Gelecekbilim Kongresi'nin serbest bir uyarlaması. Filmin başrolündeki Robin Wright'ın kendini oynadığı bu canlandırma filmde, Hollywood'un önemli bir yapım stüdyosu tarafından Wright'a sinemasal benliğini satması ve yirmi yıl boyunca herhangi bir kısıtlama olmadan görüntüsünün kullanılması teklif edilir ve olaylar gelişir. Harvey Keitel, Paul Giamatti ve Jon Hamm'in de kadrosunda olduğu film, Beşir'le Vals'in yarattığı heyecanı yaratmasa da Lem'in eserinin serbest uyarlaması olması nedeniyle ilgiyi hak ediyor.

 

 

 


 

 

 

"The Dance of Reality" (Gerçeğin Dansı)


 

 

El Topo, Holy Mountain ve Sante Sangre gibi sürreel filmleriyle yeraltı sinemasının ve "uluslararası karşı kültür hareketinin 'süperstar'"larından birine dönüşen usta yönetmen Alejandro Jodorowsky'nin otobiyografik romanı The Spiritual Journey of Alejandro Jodorowsky: The Creator of El Topo'dan (Alejandro Jodorowsky’nin Ruhani Yolculuğu: El Topo’nun Yaratıcısı) uyarladığı The Dance of Reality, yönetmenin çocukluğuna geri dönüş yaptığı ve kendi deyimiyle bir "atom bombası" işlevi gören bir film. Şili'de 1929 yılında doğduğu kasaba olan Tocopilla'da çekilen ve üç çocuğunun da oyuncu kadrosunda yer aldığı film Jodorowsky'nin büyüleyici ve provokatif sinemasının kökenlerine inmek için önemli bir fırsat. 

 

 


 

 

 

Only Lovers Left Alive (Sadece Âşıklar Hayatta Kalır)

 


 

Öğrencilik yıllarında yazar olmak isteyen sinema dünyasının en nevi şahsına münhasır yönetmenlerinden Jim Jarmusch'un edebiyatla (özellikle şiirle) sarmalanmış muazzam sinemasını bilenler bilir. William Blake ve Walt Whitman gibi usta şairlerin ruhunun dolaştığı filmler yapan Jarmusch, Cannes'da yarışan son filmi Only Lovers Left Alive'da (Yalnızca Aşıklar Hayatta Kalır) da William Shakespeare'e göz kırpıyor. Rock'n Roll ve edebiyatın eksik olmadığı film, aşkları yüzyıllardır süren iki vampirin, Adam ve Eve'nin, dünyasına giriyor. Tilda Swinton, Tom Hiddlestone ve John Hurt gibi usta oyuncuları bir Jarmusch filminde bir arada görmenin hazzını yaşamak da seyirciye kalıyor.

 

 


 

 

 

As I Lay Dying (Döşeğimde Ölürken)

 

 

 

 

Kısa film ve belgeseller ile yönetmenliğe adım atan oyuncu James Franco, William Faulkner’ın 1930’lar Güney Amerika’sının yoksul bir köyünde geçen romanı Döşeğimde Ölürken uyarlaması ile iddialı bir yapıma imza atarak Cannes’da da yarışmaya hak kazandı. Faulkner’ın, Bundren ailesinin hüzünlü ve gülünç hikayesini anlattığı romanın beyazperdede nasıl karşılık bulacağı bilinmez ama böyle bir romanı uyarlamaya cesaret etmek bile takdire değer. Filmekimi'nde izleme şansı bulacağımız filmin oyuncu kadrosunda ise James Franco, Logan Marshall-Green ve Richard Jenkins yer alıyor. Franco’nun edebiyata düşkünlüğü bununla da sınırlı değil; İhtiyarlara Yer Yok ile Türkiye’deki edebiyat ve sinemaseverlerin dikkatini çeken, bazı eleştirmenlerin Faulkner’la kıyasladığı Cormac McCarthy’nin Child of God (Tanrı'nın Çocuğu) romanını uyarlaması ve Bukowski’nin hayat hikayesini çekecek olması bunun göstergesi.

 


 

 

Filmlerle ilgili daha detaylı bilgilere, tüm programa ve gösterim çizelgesine buradan ulaşabilirsiniz. İyi seyirler!

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.