Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Karşılaştırmalı Eleştiri // Mike Hammer mı, Mayk Hammer mı?




Toplam oy: 1007
Bizi burada kaçınılmaz bir "karşılaştırma" bekliyor. Orijinal Mike Hammer romanları ile yerli üretim Mayk Hammer romanları arasındaki benzerlikler ve farklılıklar noktasında...

“Ben Mayk Hammer’ı bilen bilir, bilmeyen de bilenlerden elbette dinleyip öğrenmiştir!” Bilenlere de sorduk, hakkındaki rivayetler çok çeşitli! “Yumruklarıyla dövüşen, dudaklarıyla sevişen çapkın bir hafiye” olduğunu söylüyorlar. Üstelik türünün en sert örneklerinden diyorlar... Uyguladığı şiddetin dozunu artırdıkça artıran, adaleti genellikle kendisi sağlayan bir özel detektif. Hakkındaki tanımlamalar o kadar çok ki, gerçekten de bütün bu söylenenler doğru mu, diye düşünmemek elde değil...

 

Zamanında, hayatını kitap yazarak kazanma kararı alan Mickey Spillane, ilk atışında hedefini vurmuş diyebiliriz, hem de tam on ikiden! Spillane’in yalnızca Amerika’da bile milyonlarla ifade edilen satış rakamına ulaşan 1947 tarihli Kanun Benim (I, The Jury) adlı ilk romanı, aynı zamanda unutulmaz karakteri özel detektif Mike Hammer’ın da sahneye çıktığı ilk hikaye. Bu önceden tahmin edilmesi güç ilgiyi elbette karşılıksız bırakmıyor Spillane ve 1952 yılına kadar beş Mike Hammer romanı daha kaleme alıyor. O zamanlar Mike Hammer romanlarına benzer bir ilgi Türkiye’de de mevcut. O dönemde Çağlayan Yayınevi tarafından yayımlanan ilk çeviri Mike Hammer romanının satış rakamı yüz binleri bulunca, yayınevi diğer bütün Mike Hammer romanlarını da getirtip çevirtiyor tabii ki. Ancak, her şey yolunda giderken, Mickey Spillane cephesinden Mike Hammer romanlarına ara verdiği haberi geliyor. Hiç kuşkusuz söz konusu satış rakamlarından vazgeçmek kolay değil; Çağlayan Yayınevi de çareyi yerli Mike Hammer romanları, daha doğrusu “Mayk” Hammer romanları yayımlamakta/üretmekte buluyor. Yayınevinin bu doğrultuda başvurduğu isim de, daha önce yayımlanmış Mike Hammer romanlarını F.M. İkinci takma adıyla çeviren Kemal Tahir oluyor... Hatta şöyle bir ilan veriliyor: “Çağlayan Yayınevi’nin okuyucuları için yapmayacağı hiçbir şey yoktur. (...) Üzülmeyiniz, Çağlayan sevimli kahramanı ölümden kurtardı! Mayk yaşamaya ve dövüşmeye devam edecek hem de yeknesaklıktan kurtulmuş, yepyeni tarz maceralarla... Tatlı kalemiyle Mayk Hammer romanlarını tercüme ede ede bu üslupta ustalaşmış olan F. M. İkinci’nin yazdığı ilk macerayı tetkinize arz ediyoruz.” İşte bu ilk macera Derini Yüzeceğim’dir.

 

 

Kemal Tahir dört Mayk Hammer romanı yazıyor bu süreçte, 1954-1955 yıllarında: Derini Yüzeceğim, Ecel Saati, Kara Nara ve Kıran Kırana. (Bir taraftan da, bu yerli Mayk Hammer üretimi yalnızca Çağlayan Yayınevi’nin ya da Kemal Tahir’in elinde değildir; 1950’li ve 60’lı yıllarda Türkiye’de 250’nin üzerinde sahte Mayk Hammer macerasının yayımlandığı söylenir... Yazının başında değindiğimiz, Mike Hammer hakkındaki rivayetlerin çokluğunun sebebi bu olsa gerek!)

 

"Kafadan müselleh bir polis hafiyesi"

 

Böylesi bir ilginin, sevginin sonucunda bizi burada kaçınılmaz bir “karşılaştırma” bekliyor. Orijinal Mike Hammer romanları ile yerli üretim Mayk Hammer romanları arasındaki benzerlikler ve farklılıklar noktasında... Örneğin Mayk Hammer “üreten” isimlerden biri olan Afif Yesari’nin şöyle bir yöntem kullanması, Amerika’ya hiç gitmemiş birinin ülke hakkında nasıl bir yaklaşıma sahip olduğunu öğrenmek açısından ilginç olabilir pekala: “Nevyorklu ve kafadan müselleh bi polis hafiyesinin akla mantığa sığmaz deli saçması serüvenlerine ve eskilerine taş çıkartan yenilerini eklediğim bu detektif romanlarını şöyle yazıyordum: patron, ressama para vermemek için yabancı dergilerden ve jiletle kesip oyduğu ve ayrı ayrı harf ve resimleri yan yana yapıştırarak hazırladığı ve kompozisyonunu da aynı yöntemle yaptığı kapakları bana veriyor ve ben de romanı bana verilen kapağa göre uyduruyordum. Kapağı alıp eve geliyor, bi kahve, bi cıgara içiyor ve Nevyork şehir rehberini önüme açarak kafadan gayri müselleh detektifi daha da çileden çıkaracak serüvenlere koşturuyordum. Ve bu 92-96 sayfalık cep kitaplarından her birini, üç günde tamamlayıp vermek zorundaydım.”

 

Daha iyi olmakla "itham" edilen romanlar

 

Kemal Tahir’in “ürettiği” Mayk Hammer romanlarıyla ilgili ise, bir fikir birliği var gibi görünüyor. Kemal Tahir’in, Spillane’in kalıplaşmış karakterine renk kattığını iddia edenlerin sayısı hiç de az değil. Aslından daha iyi olmakla "itham" ediliyor bu romanlar! Gerçekten de, mesela, karakterin olaylara yaklaşımına bakıldığında Mickey Spillane’in Mike Hammer’ına göre Kemal Tahir’in Mayk Hammer’ının daha “insani” olduğu göze çarpacaktır. Üstelik Spillane’in yazmaya uzun bir ara verdikten sonra tamamladığı son Mike Hammer romanı olan Karanlık Yol’u hesaba kattığımızda, yani bu nispeten “sönük” son romana göre Kemal Tahir’in romanlarındaki tahlillerin çok daha derinlikli olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak yine de hakkını yemeyelim; sonuç olarak Kemal Tahir’in elindeki Mike Hammer malzemesini kendine göre yoğurup farklı bir şey meydana getirdiği apaçık ortada. Üstelik elimizdeki bu şeyi yüksek bir yere de koymalıyız ama Mickey Spillane’in orijinal Mike Hammer’larının üstüne mi, yoksa altına bir yere mi yerleştirmeliyiz, işte o konuda kesin bir yargıda bulunmak kolay değil.

 

Ancak mesela, polisiye konusundaki görüşlerine her zaman değer verilen Erol Üyepazarcı’ya göre, “Kemal Tahir’in F. M. İkinci adıyla yazdığı dört Mike Hammer öyküsünde gerek kurgu gerekse olayın gelişimi ve sonuçlanması; kişisel kanımızca özgün Mike Hammer romanlarından hiç kuşku duyulamayacak kadar daha başarılıdır.”


Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.