Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Karşılaştırmalı Eleştiri // Psikopatlığın izinde




Toplam oy: 1016
Basit ve ilgi çekici örneklerle, çoğu zaman anlaşılamaz gibi görünen karışık ruhsal bozuklukları aktarmayı başarıyor Kevin Dutton.

Seri Katiller başlıklı iki kitabı ilgiyle karşılanan Fikret Topallı, seri katil biyografilerine 2013 yılında yayımladığı En Psikopat Seri Katiller isimli kitabıyla devam etmişti. Diğer iki kitabında bahsettiği isimlerden “psikopatlık” payesi vererek ayırdığı bu seri katillerden bazıları şunlardı: Rillington Sokağı 10 Numara’yı, yarattığı dehşetle yalnızca Londra’nın değil, İngiliz suç tarihinin en ürpertici adreslerinden birine dönüştüren kiracı John Christie; yamyam seri katil Joachim Kroll; “Doktor Ölüm” olarak anılan Dr. Harold Shipman; özellikle yalnız ve kırılgan kadınların peşine düştükleri için “Yalnız Kalpler” katilleri adıyla bir hayli ünlenen ölümcül çift Raymond Fernandez ile Martha Beck (pek çok film ve kitaba “esin kaynağı” olmuşlar); yine İngiltere tarihinin en çok nefret edilen suçluları arasında başı çeken Myra Hindley ve Ian Brady çifti; “Depremi engellemek için öldürmem lazım!” diyen Herbert Mullin... Bu ve diğer “en psikopat” seri katiller arasında anılan bir diğer isim de Donald Henry Gaskins. Fikret Topallı, Donald Henry Gaskins’in 6 Eylül 1991 günü saat 01:05’te zorla oturtulduğu elektrikli iskemlede son bulan hikayesine şöyle başlıyordu: “ABD’nin en acımasız canilerinin başında gelen Donald Henry Gaskins, görünümüyle hiç de dehşet verici biri değildi. Hüzünlü bakışları, çelimsiz bedeni ve 1,61’lik boyuyla çevreye korku salan bir görünümü yoktu.”

 

Aslında Donald Henry Gaskins’in bu “olağan” görünümü hiç de şaşırtıcı değil. Özellikle de Kevin Dutton’ın Olağan Psikopatlar isimli kitabındaki şu cümlelerini okuyunca: “Psikopatların ortak bir özelliği varsa, o da paravanlarının arkasında acımasız bir yırtıcının buz gibi soğuk kalbi çarpıyor olmasına rağmen, kendilerine sıradan insan havası verme konusundaki dört dörtlük becerileridir.”

 

Psikolojik profiller

 

 

Kuzuların Sessizliği’nden Hannibal Lecter’ı hatırlayalım; unutmak pek kolay değil zaten! Ya da Morgan Freeman, Brad Pitt, Kevin Spacey gibi isimlerin başrolde olduğu Se7en filmindeki seri katili... İzlediğimiz bunca filmin ve televizyon dizisinin, okuduğumuz bunca romanın ve hikayenin de etkisiyle yaratılan kült, psikopat seri katillerin hikayelerini her zaman dikkat çekici kılıyor hiç kuşkusuz. Bu nedenle Fikret Topallı’nın kitapları da ilgiyi hak ediyor (zaten çok sayıda baskı yapmış durumdalar); üstelik burada anlatılanlar gerçek – hatta bazı seri katiller halen hapishanede; örneğin Leszek Pekalsi, 2017’de tahliye edilecekmiş. Ancak bu ender rastladığımız telif çalışmanın, bir fırsatı kaçırdığını da söylemeliyiz. Seri katillerin çocukluklarından başlayarak, içinde bulundukları olayları zaman zaman en ince ayrıntısına kadar inerek aktaran bu kitaplarda, psikolojik çözümlemelerin eksikliği hemen fark ediliyor. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, görünümüyle hiç de dehşet verici biri olmayan Donald Henry Gaskins’in nasıl ABD’nin en acımasız canilerinin başında geldiğini Dutton’ın kitabından alıntıladığımıza benzer bir cümleyle açıklamak mümkün aslında. (Ayrıca Gaskins bu konuda gerçekten yetenekli olmalı ki, hapishaneden kaçtığı dönemlerde kısa süreliğine de olsa hayata karışabiliyor.) Bir başka deyişle, her bir seri katilden yola çıkarak çeşitli psikolojik profiller de sunulsaydı, Fikret Topallı’nın kitapları, çok daha derinlikli çalışmalar haline gelebilirdi. Arada bir adli tıp yetkililerinin yorumlarını okuyoruz ama bunlar yalnızca o olay özelinde yapılan yorumlar. Durum böyle olunca, Kevin Dutton’ın –zaman zaman kişisel gelişim kitabına dönüşüyor gibi görünen– kitabı Olağan Psikopatlar, çok daha ilgi çekici hale geliyor. “En psikopat”ların hikayesi, “olağan psikopatlar”ın gölgesinde kalıyor. (Belki de acele ediyoruz; genişletilmiş baskılarını bekleyelim söz konusu kitapların...)

 

Paranoyak mısınız?

 

 

“Saplantılı (obsesif kompulsif) kişilik bozukluğunuz mu var? Gazı asla açık unutmazsınız. Paranoyak mısınız? Alta küçücük yazılmış yazıları okumadığınız için hüsrana uğrama riskiniz ortadan kalkar. Korku ve keder –kaygı ve bunalım– evrensel olarak tüm kültürlerde görülen beş temel duygudan (diğer üç temel duygu kızgınlık, mutluluk ve tiksinmedir) ikisini oluşturur ve hepimiz hayatımızın hiç olmazsa belli bir döneminde bu duyguları mutlaka hissetmişizdir. Ancak bir grup var ki bu genellemeye bir istisna teşkil ediyor. Onlar en zor ve sıkıntılı koşullarda bile bu iki duyguyu hissettirmiyorlar. Psikopatlar. Bir psikopat gazı açık bıraktığını bilse bile endişelenmez.” Kitabında, işte böylesi basit ve ilgi çekici örneklerle çoğu zaman anlaşılamaz gibi görünen karışık ruhsal bozuklukları aktarmayı başaran Kevin Dutton, temelde, başarılı bir cerrah ile seri katil arasındaki çizginin aslında nasıl da ipince olduğunu gözler önüne seriyor.

 

Bir taraftan da, bardağın dolu tarafı olabileceğini de göstermeye çalışıyor Kevin Dutton: “Psikopatlık güneş ışığı gibidir. Gereğinden fazla altında kalırsanız grotesk ve kanserojen bir sonla karşılaşabilirsiniz. Kontrollü olup ideal seviyeyi aşmadığınızda ise esenliğinize ve yaşam kalitenize önemli artılar sağlayabilir. (...) Elbette psikopatların yaptıklarını yüceltmek gibi bir niyetim kesinlikle yok – en azından topluma zararlı olan psikopatların yaptıklarını. (...) Öte yandan, düşük dozdaki psikopatlığın bronzlaşmış bir kişilik gibi olduğuna ve sürpriz yararlar gösterebileceğine işaret eden kanıtlar var.” Kitabı boyunca her ne kadar bu kanıtları öne sürse de, yine de bir soru işareti koyuyorum Kevin Dutton’ın bu cümlelerinin sonuna...

 

 


 

 

* Görsel: Wangechi Mutu

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.