Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Özel Kütüphaneler 10 // Celsus Kütüphanesi




Toplam oy: 167

Yaklaşık 10 aydır, SabitFikir’in “Özel Kütüphaneler” başlıklı bu sayfalarında belli özellikleriyle öne çıkan özel kütüphanelerin –özgün fotoğraflar eşliğinde– tanıtımlarını yapmaya çalışıyoruz. Şimdiye kadar ziyaret ettiğimiz her kütüphane hem fiziksel özellikleriyle hem de içerikleriyle etkileyiciydi, ama bu ay, gerçekten de “özel” bir kütüphaneyi ele alıyoruz.

 

 

Tarih öncesi dönemden başlayarak Helenistik, Roma, Doğu Roma, Beylikler ve Osmanlı dönemleri boyunca yaklaşık 9000 yıl kesintisiz yerleşim görmüş ve tarihinin tüm aşamalarında çok önemli bir liman kenti ve kültürel/ticari merkez olan Efes‘in hiç şüphesiz en tanınmış anıtı olan Celsus Kütüphanesi’yle ilgili olarak Kültür Bakanlığı ve İlçe Belediyesinin sitesinden destek alarak söylersek: M.S. 100 ile 110 yılları arasında Gaius İulius Aquila tarafından babası Senatör Tiberius İulius Celsus Polemaeanus için yaptırılmış. Dokuz basamaklı, iki yanında heykel kaideleri bulunan bir merdivenle çıkılan ön holden asıl kütüphane odasına erişmek mümkündü. MS 270 civarında bir depremle kütüphane yıkılmış ve sonrasında yeniden inşa edilmemiş. Geç Antik Çağda gösterişli ön cephenin kalıntıları bir cadde çeşmesinin arka duvarı olarak kullanılmış.

 

 

 

Celsus Kütüphanesi’nin girişinde, ziyaretçileri karşılayan dört heykel de dört Tanrıçayı temsil ediyor: Sophia (bilgelik), Episteme (bilgi), Ennoia (kader) ve Arete (erdem). İşte bu heykeller arasından geçilerek ulaşılıyordu asıl kütüphane odasına. Bugünlerde Celsus Kütüphanesi’nden bir kitap ödünç almak mümkün değil(!) belki ama, yaz aylarını İzmir çevresinde geçirenlerin mutlaka uğraması gereken yerlerden biri olduğuna hiç kuşku yok.

 

 

 

 

 


 

 

Fotoğraflar: Pelin Ulca

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.