Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Yazarlar


Cemal Karanlık

Tüm Yazıları

Can arkadaşım Nadir’le her zamanki yerimizde oturmuş konuşuyoruz. Mevkiyi tam olarak veremeyeceğim, malum. Fakat İstiklal Caddesi’ne paralel sokaklardan birinde bir kafe. Emektar garsonumuz Murat, “sokak ısıtıcısı”nı yakmış, çaylarımızı getirmiş. Sözü Nadir kardeşim alıyor, ben devamla sahneye giriyorum. Buyurun:

Paul Auster’ın enfes bir romanı vardır sayın dinleyiciler: Son Şeyler Ülkesinde... Hani Auster’ın Auster olduğu yıllar.

Bu sene kış çok berbat geçiyor arkadaşlar. Bakın benden söylemesi, en kısa zamanda kar yağmazsa yandık. Ülkemizi yöneten dinci arkadaşlardan rica ediyorum, yaz geldiğinde gene susuz kalırsak “tatile gidin kardeşim” demesinler. Ne bileyim, belediyeler, tıpkı referandum zamanında yaptıkları “toplu iftar”lar gibi toplu yağmur duaları örgütlesinler mesela.

Efendim geçenlerde Metis gerçekten harika bir kitap yayınladı: Etkilenme Endişesi… Kitabın yazarı Harold Bloom. Dünya edebiyatından örneklerle, özellikle şairlerden söz açarak, edebiyatta etkilenme ve etkilenme endişesini anlatıyor. Kitabı okuyun, gerçekten yazınsal üretimin ne sancılı, ne acayip bir macera olduğunu göreceksiniz. Ben Etkilenme Endişesi’ni bir solukta okudum.

Dilimize giren, dilimizde türetilen yeni sözcüklere bakınca, hele bunların nasıl ortaya çıktığını, ne sürede günlük yaşamımızda yer aldığına bakınca, insan büyüleniyor. Efendim, dil gerçekten büyüleyici.

 

Vallahi bayılıyorum ben şu yazar söyleşilerine sayın okurlar. Fakat hem bayılıyorum, hem bayılmıyorum.  Bu pek psikanalitik bir yorum olmuş olabilir. Fakat olmayabilir de, bilmiyorum. Buna okuyucularım karar verecek. Vermeseler de olur, neticede okura kazık atmayı seviyorum. İnanın, bir iş yazdığım zaman okuyucularımı şaşırtmayı sevdiğim kadar kendimi şaşırtmaktan da keyif alıyorum.

Sevgili okurlar, nihayet keçi gribi arkadaşımız Nadir kendini toparlayıp döndü. Döner dönmez de sorularıyla beni bunalttı. Hani sanki hasta yatağına değil de tefekküre yatmış. Fakat sorular da öyle böyle değil. Bir kere ben Allahtan eleştirmen değilim. Soruları karşımda görünce yüksek entelektüellerimizin halini düşünmeden edemedim.

Geçen hafta başarılı ve ödüllü yazarımız Sibel K. Türker’in son romanı Benim Bütün Günahlarım’ı okudum sevgili okurlar. Hemen söyleyeyim, yaşadığımız günlere denk düşen “kafası karışmış” ve bunalımda gençliğimizi anlamaya, anlatmaya çalışan başarılı bir roman, Benim Bütün Günahlarım. Toros’un çırpınışını okurken insanı sıkıntı basıyor. Türker’in yaratmaya çalıştığı etki de bu olsa gerek.

Fakat gazeteleri okumak hâlâ eziyet sevgili okurlar. “Köşe” yazarlar gemi azıya almış durumda, iyi mi? Akşam üstü, ulan havalar yine bozdu, diye düşüne düşüne kalkıp her zamanki yerime gittim. Nadir kardeşimiz de yeni havadislerle gelmiş. Oturup çayımızı söyledik, başladık sağdan soldan konuşmaya. Bir ara Nadir geçenlerde kaybettiğimiz Ali Teoman’ı andı.

Bu yıl Erdal Öz Edebiyat Ödülü Şavkar Altınel’e gitti sevgili okurlar. Büyük önemi var bence bunun. Zira Şavkar Altınel, gazetelerden takip ettiğimiz ödül konuşmasında, iyi bir edebiyat okurunu mutlu edecek şeyler söyledi. Sadece okurların mı, nitelikli yazarların da arkasında durdu. 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.